Loading...

Közden Küle


     
         
         
       
     
         
       
 

SUNU

YÜKSELECEK DEMİREL, Anadolu insanının çoğu özelliklerini kişiliğinde toplamış bir delikanlı. 1945 yılının kurakça bir güzünde Muğla' nın Göktepe bucağında toprak damlı bir evden dünyaya fişek gibi atılıvermiş. Eğitmen bir babanın duyarlı, kolay algılanan duygusal bir oğlu. Göktepe' de ilkokulu, Muğla' da orta ve lise eğitimi tamamlamış. İlk şiir denemelerine Muğla Turgut Reis Lisesi'nin ikinci sınıfında başlıyor. 1965 yılında lise son sınıfta iken Halkevleri şiir yazma ödülünü alıyor. Çeşitli sanat dergilerinde ve gazetelerde şiir, öykü, deneme ve röportajları yayınlanıyor. 1972 yılında kendisi gibi arayış içinde olan genç şairlerden Oktay Kuşkonmaz ile birlikte İKİ ELİN SESİ adlı kitabı basılıyor. Ama yeterli bulmuyor bu kitaptaki şiirlerini. Çocukluğundan beri içinde birikip coşan, dolup boşalan bir şeyler var yüreğinde, Türkiye gerçeklerinin farkına vardıkça bunların kaynağını ve nedenini daha bir iyi değerlendiriyor.

Orta II' den askere gittiği 1969 yılına kadar hep ekmek ve okuma kavgasını birlikte sürdürüyor. Girip çıkmadığı boya yok, aşçı yamaklığından garsonluğa, dondurmacılıktan gazeteciliğe kadar. Hep patronların ekmeğine yağ oluyor çalışmaları. 1967 yılında eğitmen baba ölünce altı kardeşle ananın bakımını da yükleniyor, görünüşte cılız, ama aslında güçlü omuzlarına. Güçlü, çünkü ekmek kavgasının şiddeti arttıkça bilinçlenmesi de aynı oranda keskinleşmekte. ABU 1968' de kişisel özgürlüğünü paylaşmaya razı oluyor. Artık savaşı omuz omuza sürdüreceği bir eşi var. 1971 yılında askerden dönünce bir yıl gazetecilik yaptıktan sonra artık Maliye' de memur olarak görevli. Bunun yanı sıra sosyal alandaki çalışmalarını da sürdürmekte. Halkevleri, Muğla Yüksek Tahsil Derneği. Sanatçılar Derneği'nin Turizm Derneği, Ankara-Muğla Yüksek Tahsil Derken 1972'de Fethiye Sanatçılar Der oluşturulması.

Ne demiştik? Yükselecek, Anadolu insanının nice özelliklerini kişiliğinde toplamış. Tüm duyarlığı, umutları karamsarlıkları, dost eline sımsıkı sarılışı, inançlarına tokat yediği oranda bir sarsılıp sonra daha da güçlü doğrulmaları ile Bir kez bir şeye bağlanmaya görsün, kopması kolay değil Bunu şiirlerindeki tekrarlardan da izlemek mümkün. Bir deyişe, bir sözcüğe gönül verince onu dilinden düşüremez oluyor.

1975' de Fethiye' den Marmaris'e, sonra da Muğla' ya taşınan Yükselecek, 1977'de İzmir Halkevi'nin yurt çapında açtığı yarışmada "Bir Tutam Özgürlük" şiiriyle birincilik aldı. Yatağan'da da çalışan ozan, 1993' te Muğla Vergi Dairesinden emekli oldu. Ama çalışmaktan değil. 1994' de Rıfat Kalakoğlu ile birlikte "DAMLA" sanat dergisini yayınladı. 7 sayı süren bu dergiden sonra yine aynı yıl içinde yerel Şah Televizyonunda "DAMLA SANAT AKŞAMLARI" adlı bir program hazırladı, sundu. Hazırladığı 125 program ile yörenin saz ve söz ustalarıyla, şairleriyle, yazarlarıyla, ressamlarıyla halkı tanıştırdı. Çalışmalarını hep sürdürme çabası içinde.

"Közden Küle" üçüncü yapıtı ozanın. Arkası gelecek. Galiba onun adı da "Damladan Güle" olacak.

En güzel yanı, hiç yetinmemesi, ürünlerini yeterli bulmaması. Sürekli araştırmalar, kendini yenilemeler içinde. En güzelin, en iyinin, en doğrunun peşinden seyirtip iz sürüyor. Özgeçmişinden aldığı hızla yola çıkınca insanoğlunun varacağı aydınlıklar besbelli. Yolun açık ola, Yüksel dost!  

 

                                                                                                                                                       Özdemir Ekin Duru
                                                                                                                                                      
BAŞA DÖN

 

KIRKBEŞİN GÜZÜNE

SEVENLERIN ÖZÜNE

DOSTLUĞUN TÖZÜNE

AKTIM SEL OLDUM.

 

HAYRANIM DİL' IN ADINA

AŞKIN MURADINA TADINA

YÜREĞİN EN YÜCE KATINA

ÇIKTIM YÜKSEL OLDUM.

BAŞA DÖN

 

TUTARSA

Bir susamışlığın onulmazındayım

Başkaldırmaların acımasızlığını yaşadım hep.

Cinayetim olursun, bakmazsan,

İçim burkulur, bir hoş olurum,

Son olsun gelişin, ışığını yakmazsan

Çatlasın dudaklar, eğer bu yürek söz tutarsa..

 

Bırak, uçabildiğince uçsun umutlar

Bakarsın bir sona gelir, dayanırız.

Bir delişmen duygu benimki, alışılmamış,

Hep yabancı, hep yadırganmış.

Bakmışsın dağlanmış bu yoz gönül,

Bu mangal yürek köz tutarsa...

 

Çatlasın taş, çatlasın sabır,

Bu tutunmalar, sarılmalar nasıl bırakılır?

Can çekmede bir bir başkaldırmalar,

Göze gelmiş, sevmeler-kucaklamalar,

Bu sağanakta belki diner ağlamalar,

Yüreğimi orta yerinden bir kız tutarsa...

 

Bunca suskunluğa dur demek için,

Çaresizliği boğmak, cana-can için

Ben gelir, alırım özümü

Umuttan yana sakınmam sözümü

Söndürsün ihanetlerin közünü

Yüreğimi yüreğin, güneşi de buz tutarsa.
BAŞA DÖN

 

ZAMAN

En çok akşamın o hüzün dolu saatlerini,

Ve ağlamaklı duyguların hora teptiği

Zamanları severdik.

Sokakta çocuklar, gülen-oynayan

Bir meltem okşardı yüzümüzü

Aşkı fısıldayan...

 

En çok alalı urbalar giymiş

Sanki keder soluyan bir gariplik

Gelir çökerdi üstümüze.

Bu saatlerde özge dünyalar kurardık

Aklımızda, can-ciğer çocuklar

Gözleri ışıldayan.

 

En çok bu saatlerine doyamazdık akşamın

Bu zamanlarda ölüm uykusu gibi çöken

Okkalı bir çaresizlik, acılar, hüzünler

Gelir, yanaşırdı limanımıza.

Soytarı ve hoyrat rüzgarlardı kapıldığımız

Kulaklarımızda uğuldayan.

 

Ve çare nedir, sevinç nasıldır diye

En çok akşamın bu saatlerine sığınırdık.

Gelecekler kurardık muhabbetlerden

Uzar giderdik bir bilinmez boşluğa

Nice çaresiz takılmış peşimize,

Ağladıkça ağlayan.

 

O gündü, akşamdı, hüzündü derken

Biz o saatlerde ekmeği düşünürdük.

Gülmesini unutmuş çocuklar oynaşırdı

Yokluğun simgesi gibi yanıbaşımızda

Aşk ve aş isterdik Tanrı' dan

Bize bir yudum mutluluğu bağışlayan.
BAŞA DÖN

 

ÖLÜMÜM ([1])

Tutku ve duygulara tutunmaksa yaşam

Coşkuyla doluyorsam, inan selindendir.

Bir bakmışsın özlemi bitiren bir akşam

Uçmuşum mutluluğa, bil ki yelindendir.

 

Kendimle kavgalıyım, susmuyor şu dilim

Bağlasalar dilimi, hiç durmuyor elim

Can düşmanım ayrılık, gel onu ezelim

Ne varsa güzelden yana eserindendir.

 

Tutsak almış çaresizlikler, yenilmişiz

Çaresizliğe kalkan olup serilmişiz

Gün gelmiş, çul-çaput yerlere serilmişiz

Bunca isyan bu yaşamın neresindendir.

 

Çağır beni güzelliklerine geleyim

Bir anda senin yanında olmak dileğim

Ve senden gelsin yeter ki, öl de öleyim

Biliyorum, ölümüm senin elindendir.
BAŞA DÖN

 

GÖNÜL

Yıllarca senin için yandı

Aşk ateşi ile bu gönlüm.

Bilmem bu acıya nasıl dayandı

Kırık kalp atışı ile bu gönlüm.

 

Bir kere gülmeden geldim-geçtim

Aşk şarabını seninle içtim

Bu dünyada hep seni seçtim

Onmaz, gün batışı ile bu gönlüm.

 

Şu yanan gönlüm gelse dile

Anlarsın nasıl çekilirmiş çile

Sensiz dünyaları verseler bile

Sevinmez, sensiz bakışı ile bu gönlüm.

 

Dünya durdukça dursam da

Aşk mızrabını yüreğime vursam da

Acılara nasıl katlandığını sorsam da

Avunmaz, sensiz akışı ile bu gönlüm.
BAŞA DÖN

 

ÖYKÜ([2])

Göz açıp-kapayana kadar geçmiş,

Bu ömrü bir solukta yaşamışım.

Her gelen bir değer biçmiş

Kısa yaşam defterimi kapamışım.

 

Uzanmışım uzaklara, erilmeze

Hoyrat engellere, set gerilmez

Ve en acısı bir bilinmez

Gönlümde umut türküleri, atlamışım.

 

Bu evrenin ölüleri, sağları

Volkan-volkandır dağları

Bir yanda umut bağları

Sevgiyi korkuya katlamışım.

 

Bir gün bir el uzanırsa elime

Sevgi ırmakları katılırsa selime

Bir de sevenler hız verirse yelime

Daha sıcak kucakta yatmamışım.

 

Göz açıp-kapayana kadar mı can

Dünya geniş de dar mı can

Ve bir solukta çıkar mı can

Bir var, bir yok sanki yaşamamışım.
BAŞA DÖN

 

İNSAN MASALI

Akmayacaksa akmaz kan

Hiç yoktan sevinir, kıvanır,

Göynür bu çıkası can.

Kelepçelense de umut,

Bir güvercindir kafeste.

Al yanaklı sevgidir, kınadır yakılan

Daha gelin olmamış güzelliklerden

Çalmaz insan.

 

Onurdur erdeme varan güç,

                    -bükülmez bilektir-

Sabırdan dokunmuş bir halıdır kuşku,

Çağlayan olup-akandır,

Sürmeli gözle bakandır,

Avuç ve ağız dolusu sevmektir

Gökdelen gibi dikilip, düşkünün başına

Bakmak ona uğru gibi,

Silkinip-erdemlerden.

 

Kol gerip, açıp bağrı, sarılmak dostluğa, sevgiye

Güleryüz olup, barış taşımak evrene.

Sevgi seli olup akmak,

Erenler denizine.

Daha gelin olmamış sevdalardan

Çalmaz ya insan.

Körkuyu karanlığından sıyrılıp, aktıkça aydınlığa

Bil ki alçalmaz insan..

 

Bir insan masalı bu,

Bir var, bir yokmuş gibi uzantılarda.

Bir kin, kuşku, kan,

Birikir dağarcıkta umutlar.

Ve,

            Ağlanır sevginin doruklarından.

Yorulmak sevgi uğrunaysa

Boşuna değil,

Selamla-sabahla

                        Alçalmaz insan.
BAŞA DÖN

 

ÇAL KAPIMI DERMAN

Bir günah gibi sarıl boynuma ey çilem

Can damarına yapış yoksulluğumun.

Kanıma gir vantuzlarınla, sömür,

Bir daha ele geçmezlik adına vur şamarını

Çiğne, ez duvarlarını özgürlüğümün.

 

Vur suratımın olmadık yerine silleni,

Ey ölüm ve işkence yüzlü şeytan

Ey kapılarda kul-kölem,

Ey sabrımın can damarı

Ey sabır taşımı çatlatan...

 

Çilem gel, tut ellerimden

Tut al yanına,

Yalnızlığımı ve susmuşluğumu.

Ve dikenli teller ger umudumun kapısına

Aydınlık üret sevdamla

İnatla sarıl gözlerimden...

 

Ve sarıl ki, kopmasın bir daha ciğerparem,

İnancım adına "eller yukarı" umudum,

Teslim olun kuşkulu geleceğim,

Acılı-sancılı duygularım,

Ve bereketli topraklarda filizlen can damarım.

 

Kanıma, canıma, tenime göz koyan

Ve sen uçkuru kırık dünya

Al başını, git başımdan.

Bu sancımdır, bir yerlerimde

Onulmaz yaramdır.

Bu susamışlığımdır, özgürlük adına güldür.

Uzakdoğu ilkelliğinden sıyır şu gönlümü,

Hoyrat rüzgar

Bataklığıma batacağım gündür.

 

Bir yanım şımarık çocuklar gibi,

Bir yerlerim, Chopin maskaralığına kurban.

Bir tarafım, "Motzart-Bach" kuşkusuz.

Bir yanım türkülerle soluklanır,

Bir yanım, tangolarla soysuz.

 

Gel artık umudumun dağları,

Erit karlarını dağlanan yüreğimde.

Ve çal artık kapımı ölüm yüzlü şeytan

Ve el kapılarında kapı-kullarım.

 

Suyum, aşım, ekmeğim,

Ey sabrımın ve öfkemin can damarı,

Gel ey sabır taşımı çatlatan.

 

Can damarım, can suyum,

Bereket ol yağ tarlalarıma.

Filizlenip-boy atsın, yeşersin bu sefil çoğunluk

Tek bir yumrukçasına, kıvançta ve tasada.

Ele-güne güldürme beni ey dermansız çilem

Biliyorum, alın yazısı değil bu yoksulluk.

 

Gel artık umudumun dağları,

Erit karlarını yanan şu yüreğimde.

Ve çal artık kapımı, onulmaz derdime derman

Ve el kapılarında boynu-büküklerim.

 

Ey sabrımın ve öfkemin can damarı sevdam,

      Gel ey sabır taşını çatlatan,

                           Gel, gel, gel...
BAŞA DÖN

 

NASIR TARLASI

Uzansa da ermez yücelere bu nasır eller,

Bir dönüme bin umut ekilir emeller,

Ezgiye alışık, sövgüye tiryaki bu temeller

Bir kadife nakış gibi işlenmiş yoksulluk.

 

Karasabanla başlayıp, karabasanla biter hep,

Hep umutlar tökezlenir yürekte.

Ağlamak-gülmek sentezidir yaşanan.

Ama bu toprak, Ekildikçe, kucakladıkça tohumu,

Filizlendikçe yeşile, aldıkça suyunu

İşte hep böyle başlıyor insana kulluk.

 

Bir körkuyu karanlığının yazgısıdır,

Yapışkan akması tütünün.

Ve ekmeğe karışır tüm acısıyla,

Alır başını, gider uzaklara,

Bin bir acıya gebedir böylesi geceler.

Alıp koynuna sarılır umutlara,

Alın terine özdeş olmuş suskunluk.

 

Yarına, bir daha yarına, hep yarına

Geçirmiş çileyi bir forsa gibi.

Eline-ayağına.

Çaresizliğe kıyamdadır,

Bin bir umutla ekilen toprak.

 

              Ve güçsüz bunca çırpınan eller

              Yaşam kavgası bu verilen.

 

Ve gerilen bu yüzlere dolan öfke tomurcukları,

Ortak bir haykırış,

El açmalar göklere,

 

             Alın yazısı değil bu yoksulluk.
BAŞA DÖN

 

GEL

Gönül tepsinle sun sevgiyi,

                       yürek dağlanmasın..

Sarıl güzelliklere, iyilikleri tut,

                       sonsuza dek ağlanmasın.

 

Yamandır sevginin seli, yaman

Bir eli yerde, bir eli göktedir.

Yağmursu inceliklerde çoğalır umut,

Ve kana ve kine susuyor zaman.

 

Eli,

Dili,

Ve senden geçeli umudum,

Bağışlansa yürek sancıları,

Açmaz dermanım, uçmaz kervanım.

 

Hoş görülse eğilip-ezilmeler.

Ve senden olalı umudum

Onmaz dermanım, konmaz kervanım.

 

Gel, uzaktan uzağa sevdiğim,

Gel, sevginle yeldir,

Gel, umudunla doldur,

Gel sevincinle,

Gel kıvancınla,

Gel kıvılcımla, tutuştur. Ve,

Gönül testinle sun sevgiyi

                      Yürek dağlanmasın,

Gözyaşları dursun,

                      Sonsuza dek ağlanmasın.
BAŞA DÖN

 

ERDEM

İki eli kanda olsa da,

Gelir, umut kapısını çalan.

Acı duymaz mert ölse de,

Ancak,

Eğilir çürük dal gibi

Düştükçe alçalan.

 

Yüreğinde türkü-türkü, civan-civan,

Yüceltir kişiyi gönlünce.

Aldanmaya yönelmektir acı olan

Bulur avuntusunu sevdikçe

Sevgi dolu mavzer gibi boşalan.

 

Bağlanmak, bir daha kopmamak gibi

TÖZ'e giden bir erektir bu.

Bir yoldur erdeme varılan.

Unutulmaz yaşanır,

Sevdiklerine yürekten sarılan.

 

İki eli kanda olsa da,

Bulunur gönül kapısını çalan.

Soylu bir soluk olur türkülerle.

Ancak, Dökülür ince bir yaprak gibi

Düştükçe alçalan...
BAŞA DÖN

 

ZİNCİRLEDİM ÖFKEMİ

Karanlığa ve çaresizliğe uzanıp-yiğitçe

Dokundum, kişilikli ve soylu duygulara,

Esenledim, el eyledim.

Sürüp-çirkinlikleri ve soysuzlukları,

Öfkemi zincirledim, kopardım gönül bağlarımı.

Karanlığın karasından

Sıyrılıp, gördüm evreni.

Karanlığa ve suskunluğa uzanıp, yiğitçe,

Gönül verdim soylu duygulara.

 

Sevgi pınarlarından gelip-geçmeye,

Yudum-yudum içmeye,

Dostu insanı seçmeye

Varılıp-erilmez dostluğa,

Konup-göçmeye.

 

El eyledim, göz gözledim, pınarlarında gönlümün

Çıkarıp, saldım tutsak kuşları

Kelepçeledim hınzırlıkları, ihaneti,

Ve orta yerinden biçtim. Durup dururken

Babil' in Asma Bahçelerini.

Cıvıltılara ve soyluluğa boğdum

Bu deli gönlümü.

 

Hey, sana bakan gözlerim,

Hey, seni tutan ellerim,

Hey, sana gelen ayaklarım,

Çöken dizlerim,

İhanetinizi ve isyanınızı,

Unutmayacağım.

 

Bir kuş uçar gönül penceremden

Barışsever kanatları sevgi yüklü,

İnsancıl sevgiler taşıyan sonsuzluğa.

İşte öylesine bir kuş,

Kanat çırpar gönül penceremden.

 

Sarılır, sevinir, kıvanır,

Ah bu deli gönlüm, ah!

Gün gelir bulanır,

Gün gelir bunalır,

Gün gelir durulur.

 

Ve bir gün gelir,

Karanlığa ve sonsuzluğa uzanıp-yiğitçe

Sırtlanıp, umut türkülerini.

Tekmil erdemlerin önünde eğilip,

Tutup ellerinden sevdalarımızın,

Yeniden yaratacağım sevda öykülerini.
BAŞA DÖN

 

YOKLUĞUM

Yarın yokum,

Yarın, yarım kalmış

Dudaklarımda şarkılar.

Sen içebildiğince özlemi yudumla,

Ben seni içeceğim bütün susuzluğumla,

Kahrolsun yalnızlıklar.

 

Uzaklardayım, açım, susuzum,

Uzakların insanı el, yabancı,

Soframda kuru soğan,

Ekmeğim acı.

 

Yarın yokum.

Yarın yarım kalmış sofrada ekmeğim.

Boş yürekle bekleme beni hiç,

Aç karnımla seni ben bekleyeceğim.
BAŞA DÖN

 

KARIMA MERHABA

Seni yaşamayana şair demiyorum ben,

Ben de değilim, biliyorsun.

En gerçek duygumsun, aşımsın, ekmeğim,

Ve benim bir şeyim değil, her şeyimsin.

 

Evde başvurduğum kapı, tuttuğum her şey

Gökte, düşen yıldızım.

Ocakta aşım, fokur-fokur,

Tarlada sıcak günümde suyumsun,

İçimden çıkmayan huyum, huyumsun.

 

Attığım her adım seni anlatır,

Her kavgamın başında sen varsın.

Sana tutsak yaşamımın en güzelisin.

"Bunca yıl çektirdiğim yeter" diyemem

Sanki dün görmüş gibiyim seni,

Bugün aç karnıma giren,

Beni öldüren sancı gibisin.

 

Ezilmişliğimiz,

Susmuşluğumuz ağır saplantı yüreğimde

Dört köşe masallarda sana susamışım.

Seni vurur nabzımın atışları,

Sende başladı gözümün sevdiği renkler,

Sen doğalı içime, başka tüter oldu duman

Çiçekler başka açar oldu,

Kuşların ötmesi başka türlü,

Hayatın akışı durmadan

Ben,

Sevgime su katamam.

 

Ben yüreğimle sevmedim yıllar boyu,

Beni cepleriyle bağladı insanlar.

Dünyanın ve insanların,

Kahpece dönmesi eritti duygularımı.

Ben sana tutkun,

Aç karnım sofralara.

Zehir kusan özlemine kapılmışım,

Ciğerime işlemiş açlığın,

Ben sana aldanmışım.

 

Ben sensiz de olurum,

Ne var ki ekmek kutsal.

Sen de kutsalsın ekmekten yana.

Tuttuğum her şeyimsin, gördüğüm her şey,

Soluduğum, yaşayamadığım dünyamsın inan,

Kelimeler yetersiz,

Ekmek kavgamı

Ve seni anlatamam.
BAŞA DÖN

 

KARA HABER

Öleceğim ya bir gün,

Bir güzel ağlayacaklar arkamdan.

Derince bir mezara koyacaklar beni sonra,

Üstümde tonlarca toprak,

Ve dünya!

Ağlayacağım.

 

Sonra güzel ve körpe kadınlar

Gelip-geçecekler üstümden.

Ezildiğime değil,

Bu çağda öldüğüme yanacağım.
BAŞA DÖN

 

UMUT

Bu viran bahçede kim bilir

Ne zaman açar bir gül,

Ne zaman uçar umut taşıyan kuşlar

Aldırmasam deli olacağım

İnanın, ayrılık, ölüm gibidir.

 

Uzaklarda açılmış iki el kim bilir

Ne zaman varır Tanrı' ya duası

Ne zaman tükenir bu yaşam.

Bir susuş ki hiç konuşmamış gibi,

Ayaklarım hiç yürümemiş gibidir.

 

Kim bilir, kimden, kime kalmış,

Sevgiden yana yoksul yürekler.

Ne sevgi kokar bu bahçedeki gül,

Ne erken açar burada çiçekler,

Sanki yolculuğu yeni bitmiş asker gibidir.

 

Falcıya inansam, çoktan ölmüş olmalıyım,

Sevdiklerimi düşünmesem.

Meltem gibi soluk da esmese güneyden.

Sorulmadı, memnun muyum, değil miyim halimden,

Aklım sana, gönlüm sılaya tutkun gibidir.

 

Bu viran bahçede bir gün,

Kim bilir belki on, belki bir,

Kelebek uçar, gül açabilir.

Aldırmasam deli olacağım,

Ama, umut bin yaşamak gibidir.
BAŞA DÖN

 

SAL UMUDU DAĞLARA

Sal umudu dağlara, taşlara

Bırak ne varsa, elinden avucundan.

Ne varsa ırasınlar tümden

Salla başını sevgi dolu selamlara

Bu yüceliğe bir "merhaba" da benden.

 

Dal kırılsa, fidanlar kurusa da,

Bulunur yoz toprakta bir avuç tohum.

Bir damla suda yeşerecek yaprak.

Sen umut dolu bakışlara salla başını,

Umut üretir, çatlasa da bu toprak.

 

Ver kendini delişmen düşlere,

Al başını, çık dağlara

Kuruyan fidan, kırılan umut,

Çatlayan toprak,

Taa, uzaklardan el sallayarak

Mutluluğu taşıyacak,

Zamanı gelince.
BAŞA DÖN

 

BERİ GELSİN SEVDİKLERİM

Renkler benim, çiçekler, güzellikler benim

Bu coşkuma dost ortak olanlar beri gelsin.

Bir renk cümbüşüyüm, yapraklar örmüş evrenimi

Bu yüceliğe, uydu-peyk olanlar beri gelsin.

 

Sevgili özlenir, yurt aranır, anı anımsanır,

Tanıyanla tanınır, ağlayanla ağlanır.

Kimi gülen yüze, yalan söze aldanır,

Alnı ak, yüzü pak olanlar beri gelsin.

 

İçten bağlıyım sevenlere, delice aşığım,

Renkli potalarda aşk çemberi, karanlığa ışığım.

İnsanları bağlayan kutsal sarmaşığım

Sevgiye yürek, koşuya ayak olanlar beri gelsin.

 

Beri gelsin sevdiklerim, sevmediklerim

Sonsuz evrende, bildiklerim, bilmediklerim

Sevgi seli olup-aksın beklediklerim

Derde derman, "yarıya dayak" olanlar beri gelsin.

 

Beri gelsin Yüksel' im seni sevenler

Anlaşılsın, sevenler-sevmeyenler

Sabır yükü ile nice dost bekleyenler

Özü aydın, töz'ü parlak olanlar beri gelsin.
BAŞA DÖN

 

MEYDAN

Bir gün gelir, ölümlerin cümlesine meydan okurum,

Gün gelir, en çaresiz kişi örneği,

Sokak başlarına dikilirim, görmezsiniz.

Taşısam tüm mevsimleri ayaklarınıza,

Ben ölsem hıncımdan, yıkılsa dünya başıma

Siz ölmezsiniz..

 

Kapansa ayaklarıma zaman, aldırmazdım

Hiçe sayardım özgürlüğü, sevileri

Kıyasıya bir kavganın kucağına ittiniz beni,

Ve arkasından bunca zulüm, bunca keder,

Ne perdeler yıkıldı ne bitti trajediler.

 

Hep gülen olsun isterim, hep şakıyan

Bu zulümler niye, bu çığlıklar durmadan.

Zamanı durdursa diyorum, bir saat, bir takvim

Sonra güçlü bir yumruk acımasız ellere,

Hey ölüm! Sende kaldı tüm emellerim.

 

Bir gün gelir, ölümlerin cümlesi

Diz çökmüş önümde,

Gün gelir, umulmadık bir şarkı olurum.

Gün gelir, yaşanmamış mutlulukla dolar içim,

Bir gün tunçtan bir heykel gibi,

Sabırla-gönül arasında taş kesilmişim.

 

Gün gelir, meydan okurum ölümlerin cümlesine,

Gün gelir, en mutsuz kişi örneği

Yanı başınıza dikilirim, görmezsiniz.

Gözlerim, ışıl-ışıl, mevsimleri taşısam size

Yırtınsam hıncımdan, yıkılsa dünya başıma,

Biliyorum, siz ölmezsiniz.
BAŞA DÖN

 

DOLU DİZGİN

Koşmalar çektim, koşulu gözlerime,

İnatlar diklendi içimde.

Susmak suçluluğunu, suratıma sustaladılar

Yaşamadığım bir evrene postaladılar.

 

Biri öykümle öykünür,

Biri şiirimle dinlenir.

Bir kurşun ki sevmediğim kadar sıcak

Yüreğimde insanca sevmek tutkusu,

Gözlerimde, perde perdedir yaşamak.

 

Gün doğar bencileyin sabahları,

Bir kartpostalcasına insanlar.

Gün doğduğuna pişmandır

Bu suskunluğun acısı var içimde,

Bu, beni yok eden düşmandır.

 

Koşmalar çekeli koşulu gözlerime

İsyancıdır içimde, bin bir inat.

Susmak suçluluğunu, suratıma sustaladılar

Bir dolu dizginim ki, giderayak

Yaşamadığım bir evrene postaladılar.
BAŞA DÖN

 

DOST BAHÇESİ

Bir tatlı dilden

Bir ince telden

İnsancılığa ezelden

Dostluğa aşığım, hayranım.

 

Yol bu, güzele giden

Erek bu, iyiyi bilen

İnsanlığı seçebilen

Yüceliğe aşığım, hayranım.

 

Dost, candır canıma

İşlemiş iliğime, kanıma

Seller örneği heyecanıma

Candan aşığım, hayranım.

 

Yüksel sever hep seveni

Var onlara sonsuz güveni

Dost bahçesinin gülsüz dikeni

Derene aşığım, hayranım.
BAŞA DÖN

 

SORGU

Gönlümde hep taze güzelliksin sen

Canımı versem az mı diyorsun.

Bu sevgide bir özelliksin sen

Bu karakışa yaz mı diyorsun.

 

Sonu gelmez erilmez bir sondayım

Sevgi üreten ulu bir candayım

Sanki sezemediğim bir dünyadayım

Bu başkaldırmaya naz mı diyorsun.

 

N'olur tut, bırakma ellerimiz

Verdim tenimi, yüreğimi

Şimdi der artık küllerimi

Daha yetmedi, az mi diyorsun.

 

Canimi serdim ben canıma,

Bir türlü alamadım kendimi yanıma

Karıştık, gittik çaresizler kervanına

İnat uğruna boz mu diyorsun.

 

Sabaha ermez bilirim bu geceler

Sonu gelmez, mutsuzluk taşır acılar

Bel büken, yürek yakan bu sancılar

Kendi mezarını kaz mı diyorsun.

 

Sen uzaksın, ben yakına özlem

Baş ucumda olsan da sana eremem

Diyeceksin, "sana gönül veremem"

Benimki can, seninki yoz mu diyorsun.

 

Sıcaklığına dayanamam sevsen beni

Küçülürüm, büyümem övsen beni

Bin kez yeridir, dövsen beni

Aşkın elinde koz mu diyorsun.

 

Çaresizim, güçsüzüm, uzanmaz elim

Elimde ellerin, gözünde gözlerim

Yanı başımda olsan bile seni özlerim

Sanki bu güzelliği boz mu diyorsun.
BAŞA DÖN

 

ULU ÇINAR

Bir ulu çınarsın başımda

Kansın, cansın beni kucaklayan.

Özlemin adısın gözyaşımda

Anamsın benim, aslımı açıklayan.

 

Anam dedikçe sızlar yüreğim

Sana uzanır elim, bileğim.

Her zaman yanında olmak dileğim

Senin ellerindir beni aklayan.

 

Anamsın, canımsın, kanımsın

Gülen yüzüm, ağlayan yanımsın

Kelimelere sığmaz bir tanımsın

Kutsal bir hazine gibi beni saklayan.

 

Ne etsem eylesem, hakkını veremem

Bu borcu, bin ömür geçse de ödeyemem

Ne olur sar beni, ben sensiz edemem

Senin sevgindir beni sana odaklayan.

 

Tüm sıcaklığınla sardın beni

Erdeminle, sevginle saldın beni

İnsan içinde saygın kıldın beni

Bulunmaz bir daha senin gibi okşayan.

 

Anam benim, sıcağım-yakanımsın,

Saran, seven, yürekten bakanımsın

Damarlarımda ilmik ilmik akanımsın

Var mıdır senin gibi beni kucaklayan.
BAŞA DÖN

 

AŞK BAHÇESİ

- Dal derinliğe gönlümün,

   Al yanına susamış yüreğimi,

                 Sarıl, sıcaklığınla.

 

Delişmen rüzgarların savurduğu bu yürek

Sonsuz bir mutluluk sevincini taşısın.

Kenetlensin gönüller, bir daha kopmasın

Doyumsuz sevginin kıvancını yaşasın.

 

Sabır yüklü beklemenin erdemindeyim,

Bir yanda burukluğum çaresizce,

Bir yanda suskunluğum.

Yalnız çekilmiyor bu tedirginlik,

Cemrelerin uçuştuğu bir alemdeyim.

 

Savrulsam da bir kuru yaprak gibi

Hoyrat rüzgarlara kapılmış, gidiyorum.

Yalnızlığı paylaşmayan bir sevginin can evindeyim

Forsa vurdum çaresizliğe aldırmadan

Vurdukça yaşıyor, yaşadıkça ölüyorum.

 

Susma, dil ver, el ver artık

Dal derinliğine şu gönlümün.

Al yalnızlığına susamış yüreğimi

Sar sıcaklığınla, sev sevebildiğince,

Kıralım çaresizliklerin kapısını

Parçalayalım canevini ölümün.

 

Sana gelmeyen yollar yol değil,

Sana tutunmayan dallar dal değil,

Seni sarmayan eller el değil,

Senin tadında değilse ballar,

Bal değil.

 

Can suyum, yalnızlığımın yücesi,

Sevdiğim renklerin koyusu, nicesi,

Yürek vurumun incesi, hecesi,

Canımın can damarı, sesi,

Sonsuz hevesi, coşkun sesi.

 

Karanlıklara kafa tutuyorsam, seninle

Seninle başladı tüm başkaldırmalar,

Seninle ışıdı gökyüzü, yıldızlar,

Gözümün seğrimesi, içimin titremesi,

Buluşması sevgilerin hep seninle.

 

Hoyrat rüzgarların savurduğu bu yürek

Sonsuz bir kıvancın onurunu yaşasın.

Bir daha kopmayacak gibi sarılsın yüreklerimiz

Mutluluk doruğuna yelken açalım birlikte

Hızımızı yol, sevgimizi el kıskansın.

 

Dedim ya,

Sana gelmeyen yollar yol değil,

Sana tutunmayan dallar dal değil,

Seni sarmayan eller el değil,

Senin tadında değilse ballar,

İnan ki, bal değil.
BAŞA DÖN

 

BİR TUTAM ÖZGÜRLÜK ([3])

Sarıldım sevdiklerime,

Bastım bağrıma, canı yürekten

Hor görülmüşlüğümüz, Ezilmişliğimiz,

Kelepçe bileklerime.

 

Ve orta yerinde insanlığın,

Bir kara yılan,

Bir kara evren,

Bir kara dünya.

 

Ağlama demir yürekli sevdiceğim,

Bir gün elimde,

Can damarı insanlık düşmanlarının

Soluğumda güç,

İliğimde üç damla özgürlük

Sana geleceğim.

Gecekondu gecelerini bilirim ben,

Bilmez çoğu bunca güzel yaşamayı,

Tütün tarlalarının

Sele diplerinde yatması güzeldir,

Tatmamıştır bunca kişi bu güzelliği.

Tut göz yaşlarını sevdiceğim,

Elimde bir tutam özgürlük,

Ekmek-aş,

Yumruk-taş,

Sana geleceğim.

 

Müslümanız oysa,

Şehadetlerin en güzeli dilimizde.

Tanrı, bizimle Tanrı,

Din-i İslam bizimle büyük.

Ve sıcak ekmek, sıcak aş görmeyen

Mideme yuh olsun,

Sıcak su, sıcak katık görmeyen

Evime, evinize, evlerinize yuh olsun.

 

Ben bu çarkın bilmem kaçıncı dişlisi,

Kopuyor, kırılıyor muyum,

Kopuyor, kırılıyor muyuz,

Kopuyor, kırılıyorlar mı,

Elhamdülillah Müslümanız.

 

Ben tütün tarlalarının,

Sefilliğini de bilirim diz boyu.

Sabahın alacakaranlığında,

Gencecik gençliğim ayaklanır.

Daha uyanmamış bunca yaratık,

Ellerde reçinesi tütünün,

Yağları çarkın,

Kırıkları dişlinin,

Ve ayaklarım, diz boyu sefilliğim

Toprağın kokusunu tanır...

 

Sıcak su görmemiş yüzüme,

Yuh olsun.

Sıcak aş, sıcak katık,

Sıcak ekmek görmemiş

Canıma, canınıza, canlarına

Yuh olsun.

 

Müslümanız oysa,

Şehadetlerin en kutsalı bizde,

Allah bizimle Allah,

Din-i İslam bizimle büyük.

 

Müslümanız oysa,

Bilmem kaçıncı dişlisiyiz bu çarkın.

Sıcak aşa-ekmeğe Eşe-dosta,

Selama-sabaha hasret çeken

Yüreğime, yüreğinize, yüreklerine

Yuh olsun.

 

Ve bekle beni sevdiceğim,

Bileğimde çelik bir yumruk,

Yüreğimde, Bir tutam özgürlük,

Sana geleceğim.
BAŞA DÖN

 

KARA TUTKU ([4])

Ah Tanrım!

Var olmama küfrediyorum.

Neden yaşıyorum, suçum ne benim?

Neden yürekleri küflü bu kentin,

Neden sevenleri yok, neden?

 

Asi yaratmış Tanrı, neylersin anam,

Neylersin ölüm pahasına ömrü?

Gel gayrı gül topla solmuş bahçelerden,

Gel gayrı ölümü bekle bitmeyen caddelerden.

 

Tutabilmek var ya gecelerin yoksunluğunu

Hani bir derttir avuçlarındaki hırs,

İşte biz bu dertlerle yamru-yumru

Yaşıyoruz, sanki öldüğümüzden habersiz.

 

Biz varız ya biz,

Hani asırlar öncesinden

Beklediğimiz kara tutku!

Özlem panayırına yırtılmışlığını adayan

Biz varız ya,

Umut besledik, aşk besledik,

Sevi besledik asırlardır.

 

Asırlardır biz bize tutkunduk öylesine,

Öylesine bir aşk ki, deme gitsin.

Hani bir güz sabahı vardır ya ayaydın

Biz öylesine tutkunduk işte,

Sabırsız.

 

Kara çizgiler vardır bilirsin alnımızda

Biz işte gerçeğe diş bileyen çaresizler

Uzun bir bekleyişti aradığımız mutluluk,

Sere-serpeyiz, delik-deşikliğimizden,

Kinsiz.

 

Gözlerimiz vardı ya bizim,

Hani o yeşile çalan,

Gök-gök gözlerimiz,

Tanrılar yedi-eledi onları bebelerinden

Kara çığlıklarımızı sevdik yıllarca

Yıllardır ölümü bekledik,

Ha geldi, ha gelecek diye.

 

Hani aşk doğar ya,

Güpegündüz sahilden.

Hani sevgi vardır, ölüm vardır

Doyamadığımız bir türlü.

Bir türlü kavgalar vardır

Bizimdir deyip, sarılmadığımız.

İşte bir güz sabaha ektik Tanrı ellerine onu,

Bekleriz bir gün

Çalar kapımızı muştular,

Geri gelir, geri gelir diye.

 

Son çağrımı duy ey yolunu beklediğim,

Babil' e geleceğim bir yaz günü göklerden.

Gel gayrı gül demetle tüm bahçelerden

Müjdeler ver sevgimin zaferlerinden...
BAŞA DÖN

 

GÜN BATISI

Gün batısı insanları bahtsız,

Gün batısı insanları,

Ha desen ağlayacak.

Nasılsa biter bir gün,

Nasırı horlayan duygular

Ve gün batısında insanlar yalnız,

Tarlalar öksüz kalmayacak.

 

Gün batıda, erken ışır sabahlar

Nice ejderhalar bile erken uyanır.

En güzeline koşmak için umudun.

Bilmez ki eylemek insani,

Onlara gitmek için yol uzun.

 

Bir masal,

Bir öykü,

Bir var oluş.

Ve bir çırpınış ki,

Seslerin en kutsalı,

Var olmak adına kurulmuş.

 

Gün batısında,

Günler ağlamaklı.

Ha desen ağlayacak.

Ama gün ışır az sonra,

Uyanmamış kalmayacak.
BAŞA DÖN

 

BİR TANRI YETER

- Yaşamak sizlerin olduğu gibi,

  Ölüm çok bile bize.

 

Gök soludu, bulut ağladı

Siz düştünüz ayaklarıma.

Bir mavi evren gibi göründünüz,

Sayıklamalarıma.

Sabahı, akşam ettiniz,

Sanki pranga düğümü,

Bilmem şafak da

Görmez mi öldüğümü,

Yoksa, koşmaz mısınız yankılarıma.

 

Gök solusa,

Bulut ağlasa,

Ellerinizden öperim diyecektim.

Alın terinizi, göz nurunuzu tüketseler

Ve bunca umutları bekletseler bile

Gözün alabildiğince evren sizin,

Bu kadar yüceliklere,

Bir tek Tanrı hükmeder diyecektim.
BAŞA DÖN

 

VASİYET

Bak sevgili,

Ben öleceğim, sen sağ kalacaksın!

Borçlarımı kuruşu kuruşunu verecek,

Alacaklarımı, santimi-santimine alacaksın.

 

Beni sever-sayar diye aldım seni,

Cansın-kansın diye bastım bağrıma

Ve yıllar var ki, bu dinmez ağrıma

Benden sonsuza kalan evrene saldım seni.

 

Bak sevgili,

Beni gördüğünde ölmüş olacağım.

Kemiğimi kurtlar kemirmiş olacak belki,

Sen leşimi kokacaksın uzaktan.

 

Beni yabanlar beslemiş yıllar-yılı

Anam yerine onlar emzirmiş.

Nice okyanus yüklü gemiler

Acılarımla ortak,

Sevmesem olmuyor, sevsem bir türlü,

Bir çıkmazda, bir çukurdayım,

Kim bilir Sonum ne olacak?

 

Bak sevgili,

Ben öleceğim, sen sağ kalacaksın.

Borçlarımı kuruşu kuruşuna verecek,

Alacaklarımı milimi-milimine alacaksın.

 

Bak sevgili, Can evimden vuracaklar beni,

Bir onmaz yerimden.

Borcum yoktu, soracaklar.

Belki seninle başlayacak o bitmemiş kavga,

Yeniden başlayacak kıyamet,

                   benim bittiğim yerden...

 

Ben Eğitmen Memet oğlu, kendini bilmez

Ben, seni sever gibi görünenlere küskünüm.

Ben aydınım, aldatmayı, satmayı bilmez

Ben eğitmenin oğlu, kişiliğime düşkünüm.

 

Ötenin insanları beni satmaya çalışır,

Yaralıyım, yaram kurur irine alışır.

Ben şölenlerde şerefine içilen mezeyim,

Ben Anadolu'nun garip çocuğu, ozani,

Ölü eğitmenin oğlu, taptazeyim.
BAŞA DÖN

 

MERTLİK

Benim deyip, senin deyip,

Onun deyip,

Ağlaşıp-sevdiğimiz,

Anlaşıp saydığımız

Nice saygı yaratmışız bir bilseniz

Tam dört köşe.

 

Bir gün gelip,

Bir gün olup,

Bir gün,

Ben öyle bir masada,

Ben şöyle

Dört köşe masada.

 

Doyasıya ağlayamıyorum,

Ve dağlayamıyorum bu yüreği.

Dört köşe bir mertlik yüreğimde,

Ve kutsal bir inanç,

Adını bilmediğim.

 

Önünde eğilemediğim bir Ozan,

"Yerde taş idim alan olmadı,

Alıp da haksıza çalan olmadı" diye

Ver yansın başucumda.

 

Ve biz

Kadere inanmış bizler,

Çürük-çarık demişiz, allı-pullu demişiz,

Ve çirkini, Haksizi

Sevmişiz.

 

Ben sevmiyorum bunca çirkini,

Var mı yan bakan?

Ayıp değil, sevap da değil.

Sevmiyorum işte,

Sabah,

                 Akşam,

Ve gece.

 

Bizi bağlasalar bir iyice,

Kopmayız, biliyorum.
BAŞA DÖN

 

TUFAN

Ve içim,

Ve gökyüzü ve cehennem!

Bir daha yalnızlığa yorgun,

Ben yabancı aşamalardayım

Çağlar boyu yalnızım,

Bilmezsiniz.

 

Ve siz,

Ve bana yüklü keder ve deniz,

Kaçıncı kıyamet içimdeki Patlar yalnızlığıma inat

Büyüklüğüm diz boyu,

Görmezsiniz!

 

Ve kin,

Ve elleriniz yürürken ve gözleriniz

Müjdemi versin gökyüzü yoksa ağlarım

Ayağıma dolaşmasın gölgeler

Gözlerimin yaşı sel boyu,

Silemezsiniz.

 

Uyanınca büyür gözler

Küçüklüğüm diz boyu görmezsiniz.

Nice çağ gelir

Yıkılır ayaklarıma,

Ve göklerde üçüncü tufan

Biliyorum, sancılardan ölmezsiniz.
BAŞA DÖN

 

DOST TÜRKÜSÜ

Yalnızlığa yabancıyım, yorgunum uzaklara

Özlem benim işim değil, çekemiyorum.

Zehir zehirlemiyor, sıkıntı sıkmıyor beni

Bir hançer ki bağrımda yıllardır sökemiyorum.

 

Ekmek gibi yediğim, su gibi içtiğim,

Taptığım, sevdiğim, yönünü yön seçtiğim,

Unutma beni ey dost bildiğim

Dert doldum bunca yıl dökemiyorum.
BAŞA DÖN

 

ACEMİ İNSAN

Beni kavga çağlarıma iten

Güç kalmadı içimde.

Birden yüz yıllarca yaşamış gibiyim.

Ağlatma mazlumları Tanrım,

Ağlamaya alışık değilim.

 

Damarlarında dursa kan, durmuyor zaman

Acılarım, ezgilerim, kelepçe oldu bileklerime

Ve yalnızlığın en korkuncunda ağardı saçlarım

Bilmem değer mi çektiklerime.

 

Ölümü düşünse yalancı oluyor insan

Ha doğdu, ha ölecek düşünse.

Bir inansam ölmeyeceğime, bir inansam

Ayrılacağım aklıma gelmese.

 

Beni o çocuk çağlarıma iten güç kalmadı içimde

Zaman o zaman değil,

Ben, eski ben değilim.

Güldür mazlumları be Tanrım,

Biliyorsun Ağlamaya alışık değilim.
BAŞA DÖN


 

SEVDA MASALI

Ne dağlar ne dorukları uzayın

Gönlümden koparamaz aşk zincirini.

Desem ki, sevsem gönülden birini

Alsam, bassam bağrıma can-ı yürekten

Katlansam, katlanmaz acılara,

Çalsam tüm mutluluğu felekten

Güler miyim, ağlar mıyım bilmiyorum.

 

Bir de dostluğa uzanabilsem

Bir sevecen, bir cana yakın olabilsem.

Sevse-sarsa sayısız dost elleri

Kucaklasam evreni

Tutsam dost ellerden

Mutlu muyum, mutsuz muyum bilmiyorum.

 

Gonca gül dersem gönül bağlarından

Bitmez bir koşuya salsam yüreğimi

Yüce aşklar örsem damıtılmış sevgilerden

Kan yerine coşku, Su yerine sevgi akıtsam damarlarımdan,

Sever miyim, sevmez miyim bilmiyorum.

 

Bilmiyorum bu sevdanın bir düş olduğunu

Kara cahilim, bilgisiz ve eksiğim

Yüce erdemler nedir, bilmiyorum.

 

Ne bu akış biter,

Ne akan durulur.

Sevgi düzeninde nice aşklar kurulur.

Seven ölür, sevilen vurulur

Sonlu muyum, sonsuz muyum bilmiyorum.
BAŞA DÖN

 

DÖRTLÜKLER

Her şey sana yazdığım gibi, karlısı yok bu dünyada

Herkes verdiğine denk, zararlısı yok bu dünyada

Aşk yaşasalar da bunca Leylalar, Mecnunlar

Benim gibi vurgunu, yaralısı yok bu dünyada.

 

Kutsal kaynaktan gelen bir ince dereyim

Göster doruklarını sevginin sana ereyim.

Tanrının kıskandığı bir avuç toprak

Sen iste yeter ki, canımı vereyim.

 

Kaynağım sonsuz, suyum nicedir benim

Sevgi dolu yüreğim incedir benim.

Güzel ne varsa tümüne taptım ben

İçim karalarla dolu, günüm gecedir benim.

 

Bu kıraç topraklarda gül gonca bitmez derdim

Oysa ne güller ne goncalar yeşermiş.

Tanrım! Hayat uzun, mutluluk kısa derdim

Oysa hayatın başladığı yerde mutluluk bitermiş.
BAŞA DÖN

 

AYRILIKLAR

Beni kıramazsın, hor görsen de sevmesen de

Sana benim kadar değer veren bulamazsın.

Çaresizliğime şöyle bir gülüp-geçsen de

Canını hiçe sayıp, kanını seren bulamazsın.

 

Verince canını insan sanki güzel mi olur

Gülünce coşkulu, ağlayınca el mi olur

Kapıldığım gözyaşların sel mi olur

Bu çaresizliğe yalan geren olamazsın.

 

Ben çareysem, dermansam, ilaçsam

Parlak yıldızlar gibi ışıklar saçsam.

Senin özleminle doluysam, sana açsam

Özlemle dolsun yüreğin, yalnız kalamazsın.

 

Bana susuzluğumu müjdelesin yıldızlar

Ben rüyada değilim, yalan yalnızlıklar.

Yakamı bırakmadı bir türlü ayrılıklar

Öcünü dostluğa ver, ayrılıkla alamazsın.

 

Çaresizlikten bedenim diken dikendir

Düşmanlığım sevgiye kin ekendir

Cana can istemek daha erkendir

Bir gül gibi açmadan solamazsın.

 

Gel, ayrılık çekilmiyor güzelim

Kendime yabancı, sana hep özelim

Bu ayrılığa bir son verip ezelim

Beni can evimden vurup, ayrılamazsın.
BAŞA DÖN

 

UYUYAN GÜZELLİK

Uyu sen güzelliğim, uyu da büyüt umutlarını

Sevgiye ve sensizliğe özlemi özümlesin geceler.

Varsa, sana uzanan ve küllenen sevdalarımı

Varsın donsun yürekte, biriksin acılar.

 

Sevgi deseler bir katara, düşsem peşine durmadan

Can güzel, acı çekilmez ve bir sille vurmadan

Yol güzel, çağ derin, bunca soru sorulmadan

Bir yanda, bir kanda, bir canda başlar sancılar.

 

Can güzelim, meleğim, ey özlemlerimin yücesi,

Bir can koydum uğruna, ölüm de nicesi

Bütünse varlığım, sevgim, umudum da hecesi

Yalan ve çirkin iğrenç, umut ve mutluluk yabancılar.

 

Uyuma, büyüt umutlarını yeter bu suskunluğun

Çağdışı, sorumsuz, hâl hatır bilmez miskinliğin

Gelecek aydın ve sevecen, kalsın küskünlüğün

Biter bir yerde, koşarsın mutluluğa, kalın acılar.
BAŞA DÖN

 

KURTULSUN BALÇIKTAN GÜNEŞ

İşte, düşte, düşüncede,

Yorumlanır mı yorgunluk.

Duvarı ören usta,

Kerpici karan bilek,

Mazgalda delik,

Mangalda yürek,

Hiç yaldızlanır mı suskunluk.

 

Gönül gözüyle görmeli,

Can gönlüyle sevmeli, sevdiklerini.

Can vermeli, gönül verdiğin.

Taş-tuğla, nasıl örüyorsa duvarı

Nasıl sarıyorsa koca yapıyı canı gönülden

İşte öylesine candan ve içten

İşlemeli yüreğe söz dediğin.

 

Açılmalı penceresi yalnızlığın

Uçmalı bir güvercin kafesinden

Gönülleri, şiir şiir doldurmalı

Şiirleri, sevgi sevgi.

Çağlayanlar çağlamalı, çağıl-çağıl

İnlemeli evren gönül sesinden.

 

Coşkuya, sevince maya tutmalı umutsuzluk

Hiç hayra yorumlanmasın yorgunluklar

Duvarı ören usta, kerpici tutan bilek

Mazgaldaki delik

Mangaldaki yürek,

Yaldızlanmasın yorgunluk.

 

Kurtulsun balçıktan güneş

Arınsın acılardan ve kinden evren.

Diz çöksün sevgi önünde kötülükler

Sevgiler boy boy çiçeklensin

Açılsın gönül kapıları cennet bahçelerine

Sıyrılsın umutsuzluklardan

Mutsuzluklardan,

Saygıya selam dursun tüm güzellikler
BAŞA DÖN

 

KÖZDEN KÜLE

Bir çağlayandım, çağıl-çağıl,

Aktım, katıldım göle.

İmrendim ırmaklara

Taştım, kapıldım sele.

 

Boz bulanık çağladım

Şaştı yörüngem ağladım

Umudu, sevgiye bağladım

Sözdüm, satıldım dile.

 

Ateş olsam yanardım,

Sevgi sanıp kanardım

Gider gönle konardım

Közdüm, atıldım küle..
BAŞA DÖN

  



[2] Bu Şiir Bestekar Ünal Türköz tarafından nihavent makamında bestelenmiştir.

 

[3] Halkevi 1977 Türkiye Birincisi

[4] Bu şiir 1964 Halkevi Muğla Birincisidir.

BAŞA DÖN





Abdullah Demirel Menteşe/Muğla
+90 5059150004