Közden Küle
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
YÜKSELECEK DEMİREL, Anadolu insanının çoğu özelliklerini kişiliğinde toplamış bir delikanlı. 1945 yılının kurakça bir güzünde Muğla' nın Göktepe bucağında toprak damlı bir evden dünyaya fişek gibi atılıvermiş. Eğitmen bir babanın duyarlı, kolay algılanan duygusal bir oğlu. Göktepe' de ilkokulu, Muğla' da orta ve lise eğitimi tamamlamış. İlk şiir denemelerine Muğla Turgut Reis Lisesi'nin ikinci sınıfında başlıyor. 1965 yılında lise son sınıfta iken Halkevleri şiir yazma ödülünü alıyor. Çeşitli sanat dergilerinde ve gazetelerde şiir, öykü, deneme ve röportajları yayınlanıyor. 1972 yılında kendisi gibi arayış içinde olan genç şairlerden Oktay Kuşkonmaz ile birlikte İKİ ELİN SESİ adlı kitabı basılıyor. Ama yeterli bulmuyor bu kitaptaki şiirlerini. Çocukluğundan beri içinde birikip coşan, dolup boşalan bir şeyler var yüreğinde, Türkiye gerçeklerinin farkına vardıkça bunların kaynağını ve nedenini daha bir iyi değerlendiriyor.
Orta II' den askere gittiği 1969 yılına kadar hep ekmek ve okuma kavgasını birlikte sürdürüyor. Girip çıkmadığı boya yok, aşçı yamaklığından garsonluğa, dondurmacılıktan gazeteciliğe kadar. Hep patronların ekmeğine yağ oluyor çalışmaları. 1967 yılında eğitmen baba ölünce altı kardeşle ananın bakımını da yükleniyor, görünüşte cılız, ama aslında güçlü omuzlarına. Güçlü, çünkü ekmek kavgasının şiddeti arttıkça bilinçlenmesi de aynı oranda keskinleşmekte. ABU 1968' de kişisel özgürlüğünü paylaşmaya razı oluyor. Artık savaşı omuz omuza sürdüreceği bir eşi var. 1971 yılında askerden dönünce bir yıl gazetecilik yaptıktan sonra artık Maliye' de memur olarak görevli. Bunun yanı sıra sosyal alandaki çalışmalarını da sürdürmekte. Halkevleri, Muğla Yüksek Tahsil Derneği. Sanatçılar Derneği'nin Turizm Derneği, Ankara-Muğla Yüksek Tahsil Derken 1972'de Fethiye Sanatçılar Der oluşturulması.
Ne demiştik? Yükselecek, Anadolu insanının nice özelliklerini kişiliğinde toplamış. Tüm duyarlığı, umutları karamsarlıkları, dost eline sımsıkı sarılışı, inançlarına tokat yediği oranda bir sarsılıp sonra daha da güçlü doğrulmaları ile Bir kez bir şeye bağlanmaya görsün, kopması kolay değil Bunu şiirlerindeki tekrarlardan da izlemek mümkün. Bir deyişe, bir sözcüğe gönül verince onu dilinden düşüremez oluyor.
1975' de Fethiye' den Marmaris'e, sonra da Muğla' ya taşınan Yükselecek, 1977'de İzmir Halkevi'nin yurt çapında açtığı yarışmada "Bir Tutam Özgürlük" şiiriyle birincilik aldı. Yatağan'da da çalışan ozan, 1993' te Muğla Vergi Dairesinden emekli oldu. Ama çalışmaktan değil. 1994' de Rıfat Kalakoğlu ile birlikte "DAMLA" sanat dergisini yayınladı. 7 sayı süren bu dergiden sonra yine aynı yıl içinde yerel Şah Televizyonunda "DAMLA SANAT AKŞAMLARI" adlı bir program hazırladı, sundu. Hazırladığı 125 program ile yörenin saz ve söz ustalarıyla, şairleriyle, yazarlarıyla, ressamlarıyla halkı tanıştırdı. Çalışmalarını hep sürdürme çabası içinde.
"Közden Küle" üçüncü yapıtı ozanın. Arkası gelecek. Galiba onun adı da "Damladan Güle" olacak.
En güzel yanı, hiç yetinmemesi, ürünlerini yeterli bulmaması. Sürekli araştırmalar, kendini yenilemeler içinde. En güzelin, en iyinin, en doğrunun peşinden seyirtip iz sürüyor. Özgeçmişinden aldığı hızla yola çıkınca insanoğlunun varacağı aydınlıklar besbelli. Yolun açık ola, Yüksel dost!
Özdemir Ekin Duru
SEVENLERIN ÖZÜNE
DOSTLUĞUN TÖZÜNE
AKTIM SEL OLDUM.
HAYRANIM DİL' IN ADINA
AŞKIN MURADINA TADINA
YÜREĞİN EN YÜCE KATINA
ÇIKTIM YÜKSEL OLDUM.
BAŞA DÖN
Bir susamışlığın onulmazındayım
Başkaldırmaların acımasızlığını yaşadım hep.
Cinayetim olursun, bakmazsan,
İçim burkulur, bir hoş olurum,
Son olsun gelişin, ışığını yakmazsan
Çatlasın dudaklar, eğer bu yürek söz tutarsa..
Bırak, uçabildiğince uçsun umutlar
Bakarsın bir sona gelir, dayanırız.
Bir delişmen duygu benimki, alışılmamış,
Hep yabancı, hep yadırganmış.
Bakmışsın dağlanmış bu yoz gönül,
Bu mangal yürek köz tutarsa...
Çatlasın taş, çatlasın sabır,
Bu tutunmalar, sarılmalar nasıl bırakılır?
Can çekmede bir bir başkaldırmalar,
Göze gelmiş, sevmeler-kucaklamalar,
Bu sağanakta belki diner ağlamalar,
Yüreğimi orta yerinden bir kız tutarsa...
Bunca suskunluğa dur demek için,
Çaresizliği boğmak, cana-can için
Ben gelir, alırım özümü
Umuttan yana sakınmam sözümü
Söndürsün ihanetlerin közünü
Yüreğimi yüreğin, güneşi de buz tutarsa.
BAŞA DÖN
En çok akşamın o hüzün dolu saatlerini,
Ve ağlamaklı duyguların hora teptiği
Zamanları severdik.
Sokakta çocuklar, gülen-oynayan
Bir meltem okşardı yüzümüzü
Aşkı fısıldayan...
En çok alalı urbalar giymiş
Sanki keder soluyan bir gariplik
Gelir çökerdi üstümüze.
Bu saatlerde özge dünyalar kurardık
Aklımızda, can-ciğer çocuklar
Gözleri ışıldayan.
En çok bu saatlerine doyamazdık akşamın
Bu zamanlarda ölüm uykusu gibi çöken
Okkalı bir çaresizlik, acılar, hüzünler
Gelir, yanaşırdı limanımıza.
Soytarı ve hoyrat rüzgarlardı kapıldığımız
Kulaklarımızda uğuldayan.
Ve çare nedir, sevinç nasıldır diye
En çok akşamın bu saatlerine sığınırdık.
Gelecekler kurardık muhabbetlerden
Uzar giderdik bir bilinmez boşluğa
Nice çaresiz takılmış peşimize,
Ağladıkça ağlayan.
O gündü, akşamdı, hüzündü derken
Biz o saatlerde ekmeği düşünürdük.
Gülmesini unutmuş çocuklar oynaşırdı
Yokluğun simgesi gibi yanıbaşımızda
Aşk ve aş isterdik Tanrı' dan
Bize bir yudum mutluluğu bağışlayan.
BAŞA DÖN
Tutku ve duygulara tutunmaksa yaşam
Coşkuyla doluyorsam, inan selindendir.
Bir bakmışsın özlemi bitiren bir akşam
Uçmuşum mutluluğa, bil ki yelindendir.
Kendimle kavgalıyım, susmuyor şu dilim
Bağlasalar dilimi, hiç durmuyor elim
Can düşmanım ayrılık, gel onu ezelim
Ne varsa güzelden yana eserindendir.
Tutsak almış çaresizlikler, yenilmişiz
Çaresizliğe kalkan olup serilmişiz
Gün gelmiş, çul-çaput yerlere serilmişiz
Bunca isyan bu yaşamın neresindendir.
Çağır beni güzelliklerine geleyim
Bir anda senin yanında olmak dileğim
Ve senden gelsin yeter ki, öl de öleyim
Biliyorum, ölümüm senin elindendir.
BAŞA DÖN
Yıllarca senin için yandı
Aşk ateşi ile bu gönlüm.
Bilmem bu acıya nasıl dayandı
Kırık kalp atışı ile bu gönlüm.
Bir kere gülmeden geldim-geçtim
Aşk şarabını seninle içtim
Bu dünyada hep seni seçtim
Onmaz, gün batışı ile bu gönlüm.
Şu yanan gönlüm gelse dile
Anlarsın nasıl çekilirmiş çile
Sensiz dünyaları verseler bile
Sevinmez, sensiz bakışı ile bu gönlüm.
Dünya durdukça dursam da
Aşk mızrabını yüreğime vursam da
Acılara nasıl katlandığını sorsam da
Avunmaz, sensiz akışı ile bu gönlüm.
BAŞA DÖN
Göz açıp-kapayana kadar geçmiş,
Bu ömrü bir solukta yaşamışım.
Her gelen bir değer biçmiş
Kısa yaşam defterimi kapamışım.
Uzanmışım uzaklara, erilmeze
Hoyrat engellere, set gerilmez
Ve en acısı bir bilinmez
Gönlümde umut türküleri, atlamışım.
Bu evrenin ölüleri, sağları
Volkan-volkandır dağları
Bir yanda umut bağları
Sevgiyi korkuya katlamışım.
Bir gün bir el uzanırsa elime
Sevgi ırmakları katılırsa selime
Bir de sevenler hız verirse yelime
Daha sıcak kucakta yatmamışım.
Göz açıp-kapayana kadar mı can
Dünya geniş de dar mı can
Ve bir solukta çıkar mı can
Bir var, bir yok sanki yaşamamışım.
BAŞA DÖN
Akmayacaksa akmaz kan
Hiç yoktan sevinir, kıvanır,
Göynür bu çıkası can.
Kelepçelense de umut,
Bir güvercindir kafeste.
Al yanaklı sevgidir, kınadır yakılan
Daha gelin olmamış güzelliklerden
Çalmaz insan.
Onurdur erdeme varan güç,
-bükülmez bilektir-
Sabırdan dokunmuş bir halıdır kuşku,
Çağlayan olup-akandır,
Sürmeli gözle bakandır,
Avuç ve ağız dolusu sevmektir
Gökdelen gibi dikilip, düşkünün başına
Bakmak ona uğru gibi,
Silkinip-erdemlerden.
Kol gerip, açıp bağrı, sarılmak dostluğa, sevgiye
Güleryüz olup, barış taşımak evrene.
Sevgi seli olup akmak,
Erenler denizine.
Daha gelin olmamış sevdalardan
Çalmaz ya insan.
Körkuyu karanlığından sıyrılıp, aktıkça aydınlığa
Bil ki alçalmaz insan..
Bir insan masalı bu,
Bir var, bir yokmuş gibi uzantılarda.
Bir kin, kuşku, kan,
Birikir dağarcıkta umutlar.
Ve,
Ağlanır sevginin doruklarından.
Yorulmak sevgi uğrunaysa
Boşuna değil,
Selamla-sabahla
Alçalmaz insan.
BAŞA DÖN
Bir günah gibi sarıl boynuma ey çilem
Can damarına yapış yoksulluğumun.
Kanıma gir vantuzlarınla, sömür,
Bir daha ele geçmezlik adına vur şamarını
Çiğne, ez duvarlarını özgürlüğümün.
Vur suratımın olmadık yerine silleni,
Ey ölüm ve işkence yüzlü şeytan
Ey kapılarda kul-kölem,
Ey sabrımın can damarı
Ey sabır taşımı çatlatan...
Çilem gel, tut ellerimden
Tut al yanına,
Yalnızlığımı ve susmuşluğumu.
Ve dikenli teller ger umudumun kapısına
Aydınlık üret sevdamla
İnatla sarıl gözlerimden...
Ve sarıl ki, kopmasın bir daha ciğerparem,
İnancım adına "eller yukarı" umudum,
Teslim olun kuşkulu geleceğim,
Acılı-sancılı duygularım,
Ve bereketli topraklarda filizlen can damarım.
Kanıma, canıma, tenime göz koyan
Ve sen uçkuru kırık dünya
Al başını, git başımdan.
Bu sancımdır, bir yerlerimde
Onulmaz yaramdır.
Bu susamışlığımdır, özgürlük adına güldür.
Uzakdoğu ilkelliğinden sıyır şu gönlümü,
Hoyrat rüzgar
Bataklığıma batacağım gündür.
Bir yanım şımarık çocuklar gibi,
Bir yerlerim, Chopin maskaralığına kurban.
Bir tarafım, "Motzart-Bach" kuşkusuz.
Bir yanım türkülerle soluklanır,
Bir yanım, tangolarla soysuz.
Gel artık umudumun dağları,
Erit karlarını dağlanan yüreğimde.
Ve çal artık kapımı ölüm yüzlü şeytan
Ve el kapılarında kapı-kullarım.
Suyum, aşım, ekmeğim,
Ey sabrımın ve öfkemin can damarı,
Gel ey sabır taşımı çatlatan.
Can damarım, can suyum,
Bereket ol yağ tarlalarıma.
Filizlenip-boy atsın, yeşersin bu sefil çoğunluk
Tek bir yumrukçasına, kıvançta ve tasada.
Ele-güne güldürme beni ey dermansız çilem
Biliyorum, alın yazısı değil bu yoksulluk.
Gel artık umudumun dağları,
Erit karlarını yanan şu yüreğimde.
Ve çal artık kapımı, onulmaz derdime derman
Ve el kapılarında boynu-büküklerim.
Ey sabrımın ve öfkemin can damarı sevdam,
Gel ey sabır taşını çatlatan,
Gel, gel, gel...
BAŞA DÖN
Uzansa da ermez yücelere bu nasır eller,
Bir dönüme bin umut ekilir emeller,
Ezgiye alışık, sövgüye tiryaki bu temeller
Bir kadife nakış gibi işlenmiş yoksulluk.
Karasabanla başlayıp, karabasanla biter hep,
Hep umutlar tökezlenir yürekte.
Ağlamak-gülmek sentezidir yaşanan.
Ama bu toprak, Ekildikçe, kucakladıkça tohumu,
Filizlendikçe yeşile, aldıkça suyunu
İşte hep böyle başlıyor insana kulluk.
Bir körkuyu karanlığının yazgısıdır,
Yapışkan akması tütünün.
Ve ekmeğe karışır tüm acısıyla,
Alır başını, gider uzaklara,
Bin bir acıya gebedir böylesi geceler.
Alıp koynuna sarılır umutlara,
Alın terine özdeş olmuş suskunluk.
Yarına, bir daha yarına, hep yarına
Geçirmiş çileyi bir forsa gibi.
Eline-ayağına.
Çaresizliğe kıyamdadır,
Bin bir umutla ekilen toprak.
Ve güçsüz bunca çırpınan eller
Yaşam kavgası bu verilen.
Ve gerilen bu yüzlere dolan öfke tomurcukları,
Ortak bir haykırış,
El açmalar göklere,
Alın yazısı değil bu yoksulluk.
BAŞA DÖN
Gönül tepsinle sun sevgiyi,
yürek dağlanmasın..
Sarıl güzelliklere, iyilikleri tut,
sonsuza dek ağlanmasın.
Yamandır sevginin seli, yaman
Bir eli yerde, bir eli göktedir.
Yağmursu inceliklerde çoğalır umut,
Ve kana ve kine susuyor zaman.
Eli,
Dili,
Ve senden geçeli umudum,
Bağışlansa yürek sancıları,
Açmaz dermanım, uçmaz kervanım.
Hoş görülse eğilip-ezilmeler.
Ve senden olalı umudum
Onmaz dermanım, konmaz kervanım.
Gel, uzaktan uzağa sevdiğim,
Gel, sevginle yeldir,
Gel, umudunla doldur,
Gel sevincinle,
Gel kıvancınla,
Gel kıvılcımla, tutuştur. Ve,
Gönül testinle sun sevgiyi
Yürek dağlanmasın,
Gözyaşları dursun,
Sonsuza dek ağlanmasın.
BAŞA DÖN
İki eli kanda olsa da,
Gelir, umut kapısını çalan.
Acı duymaz mert ölse de,
Ancak,
Eğilir çürük dal gibi
Düştükçe alçalan.
Yüreğinde türkü-türkü, civan-civan,
Yüceltir kişiyi gönlünce.
Aldanmaya yönelmektir acı olan
Bulur avuntusunu sevdikçe
Sevgi dolu mavzer gibi boşalan.
Bağlanmak, bir daha kopmamak gibi
TÖZ'e giden bir erektir bu.
Bir yoldur erdeme varılan.
Unutulmaz yaşanır,
Sevdiklerine yürekten sarılan.
İki eli kanda olsa da,
Bulunur gönül kapısını çalan.
Soylu bir soluk olur türkülerle.
Ancak, Dökülür ince bir yaprak gibi
Düştükçe alçalan...
BAŞA DÖN
Karanlığa ve çaresizliğe uzanıp-yiğitçe
Dokundum, kişilikli ve soylu duygulara,
Esenledim, el eyledim.
Sürüp-çirkinlikleri ve soysuzlukları,
Öfkemi zincirledim, kopardım gönül bağlarımı.
Karanlığın karasından
Sıyrılıp, gördüm evreni.
Karanlığa ve suskunluğa uzanıp, yiğitçe,
Gönül verdim soylu duygulara.
Sevgi pınarlarından gelip-geçmeye,
Yudum-yudum içmeye,
Dostu insanı seçmeye
Varılıp-erilmez dostluğa,
Konup-göçmeye.
El eyledim, göz gözledim, pınarlarında gönlümün
Çıkarıp, saldım tutsak kuşları
Kelepçeledim hınzırlıkları, ihaneti,
Ve orta yerinden biçtim. Durup dururken
Babil' in Asma Bahçelerini.
Cıvıltılara ve soyluluğa boğdum
Bu deli gönlümü.
Hey, sana bakan gözlerim,
Hey, seni tutan ellerim,
Hey, sana gelen ayaklarım,
Çöken dizlerim,
İhanetinizi ve isyanınızı,
Unutmayacağım.
Bir kuş uçar gönül penceremden
Barışsever kanatları sevgi yüklü,
İnsancıl sevgiler taşıyan sonsuzluğa.
İşte öylesine bir kuş,
Kanat çırpar gönül penceremden.
Sarılır, sevinir, kıvanır,
Ah bu deli gönlüm, ah!
Gün gelir bulanır,
Gün gelir bunalır,
Gün gelir durulur.
Ve bir gün gelir,
Karanlığa ve sonsuzluğa uzanıp-yiğitçe
Sırtlanıp, umut türkülerini.
Tekmil erdemlerin önünde eğilip,
Tutup ellerinden sevdalarımızın,
Yeniden yaratacağım sevda öykülerini.
BAŞA DÖN
Yarın yokum,
Yarın, yarım kalmış
Dudaklarımda şarkılar.
Sen içebildiğince özlemi yudumla,
Ben seni içeceğim bütün susuzluğumla,
Kahrolsun yalnızlıklar.
Uzaklardayım, açım, susuzum,
Uzakların insanı el, yabancı,
Soframda kuru soğan,
Ekmeğim acı.
Yarın yokum.
Yarın yarım kalmış sofrada ekmeğim.
Boş yürekle bekleme beni hiç,
Aç karnımla seni ben bekleyeceğim.
BAŞA DÖN
Seni yaşamayana şair demiyorum ben,
Ben de değilim, biliyorsun.
En gerçek duygumsun, aşımsın, ekmeğim,
Ve benim bir şeyim değil, her şeyimsin.
Evde başvurduğum kapı, tuttuğum her şey
Gökte, düşen yıldızım.
Ocakta aşım, fokur-fokur,
Tarlada sıcak günümde suyumsun,
İçimden çıkmayan huyum, huyumsun.
Attığım her adım seni anlatır,
Her kavgamın başında sen varsın.
Sana tutsak yaşamımın en güzelisin.
"Bunca yıl çektirdiğim yeter" diyemem
Sanki dün görmüş gibiyim seni,
Bugün aç karnıma giren,
Beni öldüren sancı gibisin.
Ezilmişliğimiz,
Susmuşluğumuz ağır saplantı yüreğimde
Dört köşe masallarda sana susamışım.
Seni vurur nabzımın atışları,
Sende başladı gözümün sevdiği renkler,
Sen doğalı içime, başka tüter oldu duman
Çiçekler başka açar oldu,
Kuşların ötmesi başka türlü,
Hayatın akışı durmadan
Ben,
Sevgime su katamam.
Ben yüreğimle sevmedim yıllar boyu,
Beni cepleriyle bağladı insanlar.
Dünyanın ve insanların,
Kahpece dönmesi eritti duygularımı.
Ben sana tutkun,
Aç karnım sofralara.
Zehir kusan özlemine kapılmışım,
Ciğerime işlemiş açlığın,
Ben sana aldanmışım.
Ben sensiz de olurum,
Ne var ki ekmek kutsal.
Sen de kutsalsın ekmekten yana.
Tuttuğum her şeyimsin, gördüğüm her şey,
Soluduğum, yaşayamadığım dünyamsın inan,
Kelimeler yetersiz,
Ekmek kavgamı
Ve seni anlatamam.
BAŞA DÖN
Öleceğim ya bir gün,
Bir güzel ağlayacaklar arkamdan.
Derince bir mezara koyacaklar beni sonra,
Üstümde tonlarca toprak,
Ve dünya!
Ağlayacağım.
Sonra güzel ve körpe kadınlar
Gelip-geçecekler üstümden.
Ezildiğime değil,
Bu çağda öldüğüme yanacağım.
BAŞA DÖN
Bu viran bahçede kim bilir
Ne zaman açar bir gül,
Ne zaman uçar umut taşıyan kuşlar
Aldırmasam deli olacağım
İnanın, ayrılık, ölüm gibidir.
Uzaklarda açılmış iki el kim bilir
Ne zaman varır Tanrı' ya duası
Ne zaman tükenir bu yaşam.
Bir susuş ki hiç konuşmamış gibi,
Ayaklarım hiç yürümemiş gibidir.
Kim bilir, kimden, kime kalmış,
Sevgiden yana yoksul yürekler.
Ne sevgi kokar bu bahçedeki gül,
Ne erken açar burada çiçekler,
Sanki yolculuğu yeni bitmiş asker gibidir.
Falcıya inansam, çoktan ölmüş olmalıyım,
Sevdiklerimi düşünmesem.
Meltem gibi soluk da esmese güneyden.
Sorulmadı, memnun muyum, değil miyim halimden,
Aklım sana, gönlüm sılaya tutkun gibidir.
Bu viran bahçede bir gün,
Kim bilir belki on, belki bir,
Kelebek uçar, gül açabilir.
Aldırmasam deli olacağım,
Ama, umut bin yaşamak gibidir.
BAŞA DÖN
Sal umudu dağlara, taşlara
Bırak ne varsa, elinden avucundan.
Ne varsa ırasınlar tümden
Salla başını sevgi dolu selamlara
Bu yüceliğe bir "merhaba" da benden.
Dal kırılsa, fidanlar kurusa da,
Bulunur yoz toprakta bir avuç tohum.
Bir damla suda yeşerecek yaprak.
Sen umut dolu bakışlara salla başını,
Umut üretir, çatlasa da bu toprak.
Ver kendini delişmen düşlere,
Al başını, çık dağlara
Kuruyan fidan, kırılan umut,
Çatlayan toprak,
Taa, uzaklardan el sallayarak
Mutluluğu taşıyacak,
Zamanı gelince.
BAŞA DÖN
Renkler benim, çiçekler, güzellikler benim
Bu coşkuma dost ortak olanlar beri gelsin.
Bir renk cümbüşüyüm, yapraklar örmüş evrenimi
Bu yüceliğe, uydu-peyk olanlar beri gelsin.
Sevgili özlenir, yurt aranır, anı anımsanır,
Tanıyanla tanınır, ağlayanla ağlanır.
Kimi gülen yüze, yalan söze aldanır,
Alnı ak, yüzü pak olanlar beri gelsin.
İçten bağlıyım sevenlere, delice aşığım,
Renkli potalarda aşk çemberi, karanlığa ışığım.
İnsanları bağlayan kutsal sarmaşığım
Sevgiye yürek, koşuya ayak olanlar beri gelsin.
Beri gelsin sevdiklerim, sevmediklerim
Sonsuz evrende, bildiklerim, bilmediklerim
Sevgi seli olup-aksın beklediklerim
Derde derman, "yarıya dayak" olanlar beri gelsin.
Beri gelsin Yüksel' im seni sevenler
Anlaşılsın, sevenler-sevmeyenler
Sabır yükü ile nice dost bekleyenler
Özü aydın, töz'ü parlak olanlar beri gelsin.
BAŞA DÖN
Bir gün gelir, ölümlerin cümlesine meydan okurum,
Gün gelir, en çaresiz kişi örneği,
Sokak başlarına dikilirim, görmezsiniz.
Taşısam tüm mevsimleri ayaklarınıza,
Ben ölsem hıncımdan, yıkılsa dünya başıma
Siz ölmezsiniz..
Kapansa ayaklarıma zaman, aldırmazdım
Hiçe sayardım özgürlüğü, sevileri
Kıyasıya bir kavganın kucağına ittiniz beni,
Ve arkasından bunca zulüm, bunca keder,
Ne perdeler yıkıldı ne bitti trajediler.
Hep gülen olsun isterim, hep şakıyan
Bu zulümler niye, bu çığlıklar durmadan.
Zamanı durdursa diyorum, bir saat, bir takvim
Sonra güçlü bir yumruk acımasız ellere,
Hey ölüm! Sende kaldı tüm emellerim.
Bir gün gelir, ölümlerin cümlesi
Diz çökmüş önümde,
Gün gelir, umulmadık bir şarkı olurum.
Gün gelir, yaşanmamış mutlulukla dolar içim,
Bir gün tunçtan bir heykel gibi,
Sabırla-gönül arasında taş kesilmişim.
Gün gelir, meydan okurum ölümlerin cümlesine,
Gün gelir, en mutsuz kişi örneği
Yanı başınıza dikilirim, görmezsiniz.
Gözlerim, ışıl-ışıl, mevsimleri taşısam size
Yırtınsam hıncımdan, yıkılsa dünya başıma,
Biliyorum, siz ölmezsiniz.
BAŞA DÖN
Koşmalar çektim, koşulu gözlerime,
İnatlar diklendi içimde.
Susmak suçluluğunu, suratıma sustaladılar
Yaşamadığım bir evrene postaladılar.
Biri öykümle öykünür,
Biri şiirimle dinlenir.
Bir kurşun ki sevmediğim kadar sıcak
Yüreğimde insanca sevmek tutkusu,
Gözlerimde, perde perdedir yaşamak.
Gün doğar bencileyin sabahları,
Bir kartpostalcasına insanlar.
Gün doğduğuna pişmandır
Bu suskunluğun acısı var içimde,
Bu, beni yok eden düşmandır.
Koşmalar çekeli koşulu gözlerime
İsyancıdır içimde, bin bir inat.
Susmak suçluluğunu, suratıma sustaladılar
Bir dolu dizginim ki, giderayak
Yaşamadığım bir evrene postaladılar.
BAŞA DÖN
Bir tatlı dilden
Bir ince telden
İnsancılığa ezelden
Dostluğa aşığım, hayranım.
Yol bu, güzele giden
Erek bu, iyiyi bilen
İnsanlığı seçebilen
Yüceliğe aşığım, hayranım.
Dost, candır canıma
İşlemiş iliğime, kanıma
Seller örneği heyecanıma
Candan aşığım, hayranım.
Yüksel sever hep seveni
Var onlara sonsuz güveni
Dost bahçesinin gülsüz dikeni
Derene aşığım, hayranım.
BAŞA DÖN
Gönlümde hep taze güzelliksin sen
Canımı versem az mı diyorsun.
Bu sevgide bir özelliksin sen
Bu karakışa yaz mı diyorsun.
Sonu gelmez erilmez bir sondayım
Sevgi üreten ulu bir candayım
Sanki sezemediğim bir dünyadayım
Bu başkaldırmaya naz mı diyorsun.
N'olur tut, bırakma ellerimiz
Verdim tenimi, yüreğimi
Şimdi der artık küllerimi
Daha yetmedi, az mi diyorsun.
Canimi serdim ben canıma,
Bir türlü alamadım kendimi yanıma
Karıştık, gittik çaresizler kervanına
İnat uğruna boz mu diyorsun.
Sabaha ermez bilirim bu geceler
Sonu gelmez, mutsuzluk taşır acılar
Bel büken, yürek yakan bu sancılar
Kendi mezarını kaz mı diyorsun.
Sen uzaksın, ben yakına özlem
Baş ucumda olsan da sana eremem
Diyeceksin, "sana gönül veremem"
Benimki can, seninki yoz mu diyorsun.
Sıcaklığına dayanamam sevsen beni
Küçülürüm, büyümem övsen beni
Bin kez yeridir, dövsen beni
Aşkın elinde koz mu diyorsun.
Çaresizim, güçsüzüm, uzanmaz elim
Elimde ellerin, gözünde gözlerim
Yanı başımda olsan bile seni özlerim
Sanki bu güzelliği boz mu diyorsun.
BAŞA DÖN
Bir ulu çınarsın başımda
Kansın, cansın beni kucaklayan.
Özlemin adısın gözyaşımda
Anamsın benim, aslımı açıklayan.
Anam dedikçe sızlar yüreğim
Sana uzanır elim, bileğim.
Her zaman yanında olmak dileğim
Senin ellerindir beni aklayan.
Anamsın, canımsın, kanımsın
Gülen yüzüm, ağlayan yanımsın
Kelimelere sığmaz bir tanımsın
Kutsal bir hazine gibi beni saklayan.
Ne etsem eylesem, hakkını veremem
Bu borcu, bin ömür geçse de ödeyemem
Ne olur sar beni, ben sensiz edemem
Senin sevgindir beni sana odaklayan.
Tüm sıcaklığınla sardın beni
Erdeminle, sevginle saldın beni
İnsan içinde saygın kıldın beni
Bulunmaz bir daha senin gibi okşayan.
Anam benim, sıcağım-yakanımsın,
Saran, seven, yürekten bakanımsın
Damarlarımda ilmik ilmik akanımsın
Var mıdır senin gibi beni kucaklayan.
BAŞA DÖN
- Dal derinliğe gönlümün,
Al yanına susamış yüreğimi,
Sarıl, sıcaklığınla.
Delişmen rüzgarların savurduğu bu yürek
Sonsuz bir mutluluk sevincini taşısın.
Kenetlensin gönüller, bir daha kopmasın
Doyumsuz sevginin kıvancını yaşasın.
Sabır yüklü beklemenin erdemindeyim,
Bir yanda burukluğum çaresizce,
Bir yanda suskunluğum.
Yalnız çekilmiyor bu tedirginlik,
Cemrelerin uçuştuğu bir alemdeyim.
Savrulsam da bir kuru yaprak gibi
Hoyrat rüzgarlara kapılmış, gidiyorum.
Yalnızlığı paylaşmayan bir sevginin can evindeyim
Forsa vurdum çaresizliğe aldırmadan
Vurdukça yaşıyor, yaşadıkça ölüyorum.
Susma, dil ver, el ver artık
Dal derinliğine şu gönlümün.
Al yalnızlığına susamış yüreğimi
Sar sıcaklığınla, sev sevebildiğince,
Kıralım çaresizliklerin kapısını
Parçalayalım canevini ölümün.
Sana gelmeyen yollar yol değil,
Sana tutunmayan dallar dal değil,
Seni sarmayan eller el değil,
Senin tadında değilse ballar,
Bal değil.
Can suyum, yalnızlığımın yücesi,
Sevdiğim renklerin koyusu, nicesi,
Yürek vurumun incesi, hecesi,
Canımın can damarı, sesi,
Sonsuz hevesi, coşkun sesi.
Karanlıklara kafa tutuyorsam, seninle
Seninle başladı tüm başkaldırmalar,
Seninle ışıdı gökyüzü, yıldızlar,
Gözümün seğrimesi, içimin titremesi,
Buluşması sevgilerin hep seninle.
Hoyrat rüzgarların savurduğu bu yürek
Sonsuz bir kıvancın onurunu yaşasın.
Bir daha kopmayacak gibi sarılsın yüreklerimiz
Mutluluk doruğuna yelken açalım birlikte
Hızımızı yol, sevgimizi el kıskansın.
Dedim ya,
Sana gelmeyen yollar yol değil,
Sana tutunmayan dallar dal değil,
Seni sarmayan eller el değil,
Senin tadında değilse ballar,
İnan ki, bal değil.
BAŞA DÖN
Sarıldım sevdiklerime,
Bastım bağrıma, canı yürekten
Hor görülmüşlüğümüz, Ezilmişliğimiz,
Kelepçe bileklerime.
Ve orta yerinde insanlığın,
Bir kara yılan,
Bir kara evren,
Bir kara dünya.
Ağlama demir yürekli sevdiceğim,
Bir gün elimde,
Can damarı insanlık düşmanlarının
Soluğumda güç,
İliğimde üç damla özgürlük
Sana geleceğim.
Gecekondu gecelerini bilirim ben,
Bilmez çoğu bunca güzel yaşamayı,
Tütün tarlalarının
Sele diplerinde yatması güzeldir,
Tatmamıştır bunca kişi bu güzelliği.
Tut göz yaşlarını sevdiceğim,
Elimde bir tutam özgürlük,
Ekmek-aş,
Yumruk-taş,
Sana geleceğim.
Müslümanız oysa,
Şehadetlerin en güzeli dilimizde.
Tanrı, bizimle Tanrı,
Din-i İslam bizimle büyük.
Ve sıcak ekmek, sıcak aş görmeyen
Mideme yuh olsun,
Sıcak su, sıcak katık görmeyen
Evime, evinize, evlerinize yuh olsun.
Ben bu çarkın bilmem kaçıncı dişlisi,
Kopuyor, kırılıyor muyum,
Kopuyor, kırılıyor muyuz,
Kopuyor, kırılıyorlar mı,
Elhamdülillah Müslümanız.
Ben tütün tarlalarının,
Sefilliğini de bilirim diz boyu.
Sabahın alacakaranlığında,
Gencecik gençliğim ayaklanır.
Daha uyanmamış bunca yaratık,
Ellerde reçinesi tütünün,
Yağları çarkın,
Kırıkları dişlinin,
Ve ayaklarım, diz boyu sefilliğim
Toprağın kokusunu tanır...
Sıcak su görmemiş yüzüme,
Yuh olsun.
Sıcak aş, sıcak katık,
Sıcak ekmek görmemiş
Canıma, canınıza, canlarına
Yuh olsun.
Müslümanız oysa,
Şehadetlerin en kutsalı bizde,
Allah bizimle Allah,
Din-i İslam bizimle büyük.
Müslümanız oysa,
Bilmem kaçıncı dişlisiyiz bu çarkın.
Sıcak aşa-ekmeğe Eşe-dosta,
Selama-sabaha hasret çeken
Yüreğime, yüreğinize, yüreklerine
Yuh olsun.
Ve bekle beni sevdiceğim,
Bileğimde çelik bir yumruk,
Yüreğimde, Bir tutam özgürlük,
Sana geleceğim.
BAŞA DÖN
Ah Tanrım!
Var olmama küfrediyorum.
Neden yaşıyorum, suçum ne benim?
Neden yürekleri küflü bu kentin,
Neden sevenleri yok, neden?
Asi yaratmış Tanrı, neylersin anam,
Neylersin ölüm pahasına ömrü?
Gel gayrı gül topla solmuş bahçelerden,
Gel gayrı ölümü bekle bitmeyen caddelerden.
Tutabilmek var ya gecelerin yoksunluğunu
Hani bir derttir avuçlarındaki hırs,
İşte biz bu dertlerle yamru-yumru
Yaşıyoruz, sanki öldüğümüzden habersiz.
Biz varız ya biz,
Hani asırlar öncesinden
Beklediğimiz kara tutku!
Özlem panayırına yırtılmışlığını adayan
Biz varız ya,
Umut besledik, aşk besledik,
Sevi besledik asırlardır.
Asırlardır biz bize tutkunduk öylesine,
Öylesine bir aşk ki, deme gitsin.
Hani bir güz sabahı vardır ya ayaydın
Biz öylesine tutkunduk işte,
Sabırsız.
Kara çizgiler vardır bilirsin alnımızda
Biz işte gerçeğe diş bileyen çaresizler
Uzun bir bekleyişti aradığımız mutluluk,
Sere-serpeyiz, delik-deşikliğimizden,
Kinsiz.
Gözlerimiz vardı ya bizim,
Hani o yeşile çalan,
Gök-gök gözlerimiz,
Tanrılar yedi-eledi onları bebelerinden
Kara çığlıklarımızı sevdik yıllarca
Yıllardır ölümü bekledik,
Ha geldi, ha gelecek diye.
Hani aşk doğar ya,
Güpegündüz sahilden.
Hani sevgi vardır, ölüm vardır
Doyamadığımız bir türlü.
Bir türlü kavgalar vardır
Bizimdir deyip, sarılmadığımız.
İşte bir güz sabaha ektik Tanrı ellerine onu,
Bekleriz bir gün
Çalar kapımızı muştular,
Geri gelir, geri gelir diye.
Son çağrımı duy ey yolunu beklediğim,
Babil' e geleceğim bir yaz günü göklerden.
Gel gayrı gül demetle tüm bahçelerden
Müjdeler ver sevgimin zaferlerinden...
BAŞA DÖN
Gün batısı insanları bahtsız,
Gün batısı insanları,
Ha desen ağlayacak.
Nasılsa biter bir gün,
Nasırı horlayan duygular
Ve gün batısında insanlar yalnız,
Tarlalar öksüz kalmayacak.
Gün batıda, erken ışır sabahlar
Nice ejderhalar bile erken uyanır.
En güzeline koşmak için umudun.
Bilmez ki eylemek insani,
Onlara gitmek için yol uzun.
Bir masal,
Bir öykü,
Bir var oluş.
Ve bir çırpınış ki,
Seslerin en kutsalı,
Var olmak adına kurulmuş.
Gün batısında,
Günler ağlamaklı.
Ha desen ağlayacak.
Ama gün ışır az sonra,
Uyanmamış kalmayacak.
BAŞA DÖN
- Yaşamak sizlerin olduğu gibi,
Ölüm çok bile bize.
Gök soludu, bulut ağladı
Siz düştünüz ayaklarıma.
Bir mavi evren gibi göründünüz,
Sayıklamalarıma.
Sabahı, akşam ettiniz,
Sanki pranga düğümü,
Bilmem şafak da
Görmez mi öldüğümü,
Yoksa, koşmaz mısınız yankılarıma.
Gök solusa,
Bulut ağlasa,
Ellerinizden öperim diyecektim.
Alın terinizi, göz nurunuzu tüketseler
Ve bunca umutları bekletseler bile
Gözün alabildiğince evren sizin,
Bu kadar yüceliklere,
Bir tek Tanrı hükmeder diyecektim.
BAŞA DÖN
Bak sevgili,
Ben öleceğim, sen sağ kalacaksın!
Borçlarımı kuruşu kuruşunu verecek,
Alacaklarımı, santimi-santimine alacaksın.
Beni sever-sayar diye aldım seni,
Cansın-kansın diye bastım bağrıma
Ve yıllar var ki, bu dinmez ağrıma
Benden sonsuza kalan evrene saldım seni.
Bak sevgili,
Beni gördüğünde ölmüş olacağım.
Kemiğimi kurtlar kemirmiş olacak belki,
Sen leşimi kokacaksın uzaktan.
Beni yabanlar beslemiş yıllar-yılı
Anam yerine onlar emzirmiş.
Nice okyanus yüklü gemiler
Acılarımla ortak,
Sevmesem olmuyor, sevsem bir türlü,
Bir çıkmazda, bir çukurdayım,
Kim bilir Sonum ne olacak?
Bak sevgili,
Ben öleceğim, sen sağ kalacaksın.
Borçlarımı kuruşu kuruşuna verecek,
Alacaklarımı milimi-milimine alacaksın.
Bak sevgili, Can evimden vuracaklar beni,
Bir onmaz yerimden.
Borcum yoktu, soracaklar.
Belki seninle başlayacak o bitmemiş kavga,
Yeniden başlayacak kıyamet,
benim bittiğim yerden...
Ben Eğitmen Memet oğlu, kendini bilmez
Ben, seni sever gibi görünenlere küskünüm.
Ben aydınım, aldatmayı, satmayı bilmez
Ben eğitmenin oğlu, kişiliğime düşkünüm.
Ötenin insanları beni satmaya çalışır,
Yaralıyım, yaram kurur irine alışır.
Ben şölenlerde şerefine içilen mezeyim,
Ben Anadolu'nun garip çocuğu, ozani,
Ölü eğitmenin oğlu, taptazeyim.
BAŞA DÖN
Benim deyip, senin deyip,
Onun deyip,
Ağlaşıp-sevdiğimiz,
Anlaşıp saydığımız
Nice saygı yaratmışız bir bilseniz
Tam dört köşe.
Bir gün gelip,
Bir gün olup,
Bir gün,
Ben öyle bir masada,
Ben şöyle
Dört köşe masada.
Doyasıya ağlayamıyorum,
Ve dağlayamıyorum bu yüreği.
Dört köşe bir mertlik yüreğimde,
Ve kutsal bir inanç,
Adını bilmediğim.
Önünde eğilemediğim bir Ozan,
"Yerde taş idim alan olmadı,
Alıp da haksıza çalan olmadı" diye
Ver yansın başucumda.
Ve biz
Kadere inanmış bizler,
Çürük-çarık demişiz, allı-pullu demişiz,
Ve çirkini, Haksizi
Sevmişiz.
Ben sevmiyorum bunca çirkini,
Var mı yan bakan?
Ayıp değil, sevap da değil.
Sevmiyorum işte,
Sabah,
Akşam,
Ve gece.
Bizi bağlasalar bir iyice,
Kopmayız, biliyorum.
BAŞA DÖN
Ve içim,
Ve gökyüzü ve cehennem!
Bir daha yalnızlığa yorgun,
Ben yabancı aşamalardayım
Çağlar boyu yalnızım,
Bilmezsiniz.
Ve siz,
Ve bana yüklü keder ve deniz,
Kaçıncı kıyamet içimdeki Patlar yalnızlığıma inat
Büyüklüğüm diz boyu,
Görmezsiniz!
Ve kin,
Ve elleriniz yürürken ve gözleriniz
Müjdemi versin gökyüzü yoksa ağlarım
Ayağıma dolaşmasın gölgeler
Gözlerimin yaşı sel boyu,
Silemezsiniz.
Uyanınca büyür gözler
Küçüklüğüm diz boyu görmezsiniz.
Nice çağ gelir
Yıkılır ayaklarıma,
Ve göklerde üçüncü tufan
Biliyorum, sancılardan ölmezsiniz.
BAŞA DÖN
Yalnızlığa yabancıyım, yorgunum uzaklara
Özlem benim işim değil, çekemiyorum.
Zehir zehirlemiyor, sıkıntı sıkmıyor beni
Bir hançer ki bağrımda yıllardır sökemiyorum.
Ekmek gibi yediğim, su gibi içtiğim,
Taptığım, sevdiğim, yönünü yön seçtiğim,
Unutma beni ey dost bildiğim
Dert doldum bunca yıl dökemiyorum.
BAŞA DÖN
Beni kavga çağlarıma iten
Güç kalmadı içimde.
Birden yüz yıllarca yaşamış gibiyim.
Ağlatma mazlumları Tanrım,
Ağlamaya alışık değilim.
Damarlarında dursa kan, durmuyor zaman
Acılarım, ezgilerim, kelepçe oldu bileklerime
Ve yalnızlığın en korkuncunda ağardı saçlarım
Bilmem değer mi çektiklerime.
Ölümü düşünse yalancı oluyor insan
Ha doğdu, ha ölecek düşünse.
Bir inansam ölmeyeceğime, bir inansam
Ayrılacağım aklıma gelmese.
Beni o çocuk çağlarıma iten güç kalmadı içimde
Zaman o zaman değil,
Ben, eski ben değilim.
Güldür mazlumları be Tanrım,
Biliyorsun Ağlamaya alışık değilim.
BAŞA DÖN
Ne dağlar ne dorukları uzayın
Gönlümden koparamaz aşk zincirini.
Desem ki, sevsem gönülden birini
Alsam, bassam bağrıma can-ı yürekten
Katlansam, katlanmaz acılara,
Çalsam tüm mutluluğu felekten
Güler miyim, ağlar mıyım bilmiyorum.
Bir de dostluğa uzanabilsem
Bir sevecen, bir cana yakın olabilsem.
Sevse-sarsa sayısız dost elleri
Kucaklasam evreni
Tutsam dost ellerden
Mutlu muyum, mutsuz muyum bilmiyorum.
Gonca gül dersem gönül bağlarından
Bitmez bir koşuya salsam yüreğimi
Yüce aşklar örsem damıtılmış sevgilerden
Kan yerine coşku, Su yerine sevgi akıtsam damarlarımdan,
Sever miyim, sevmez miyim bilmiyorum.
Bilmiyorum bu sevdanın bir düş olduğunu
Kara cahilim, bilgisiz ve eksiğim
Yüce erdemler nedir, bilmiyorum.
Ne bu akış biter,
Ne akan durulur.
Sevgi düzeninde nice aşklar kurulur.
Seven ölür, sevilen vurulur
Sonlu muyum, sonsuz muyum bilmiyorum.
BAŞA DÖN
Her şey sana yazdığım gibi, karlısı yok bu dünyada
Herkes verdiğine denk, zararlısı yok bu dünyada
Aşk yaşasalar da bunca Leylalar, Mecnunlar
Benim gibi vurgunu, yaralısı yok bu dünyada.
Kutsal kaynaktan gelen bir ince dereyim
Göster doruklarını sevginin sana ereyim.
Tanrının kıskandığı bir avuç toprak
Sen iste yeter ki, canımı vereyim.
Kaynağım sonsuz, suyum nicedir benim
Sevgi dolu yüreğim incedir benim.
Güzel ne varsa tümüne taptım ben
İçim karalarla dolu, günüm gecedir benim.
Bu kıraç topraklarda gül gonca bitmez derdim
Oysa ne güller ne goncalar yeşermiş.
Tanrım! Hayat uzun, mutluluk kısa derdim
Oysa hayatın başladığı yerde mutluluk bitermiş.
BAŞA DÖN
Beni kıramazsın, hor görsen de sevmesen de
Sana benim kadar değer veren bulamazsın.
Çaresizliğime şöyle bir gülüp-geçsen de
Canını hiçe sayıp, kanını seren bulamazsın.
Verince canını insan sanki güzel mi olur
Gülünce coşkulu, ağlayınca el mi olur
Kapıldığım gözyaşların sel mi olur
Bu çaresizliğe yalan geren olamazsın.
Ben çareysem, dermansam, ilaçsam
Parlak yıldızlar gibi ışıklar saçsam.
Senin özleminle doluysam, sana açsam
Özlemle dolsun yüreğin, yalnız kalamazsın.
Bana susuzluğumu müjdelesin yıldızlar
Ben rüyada değilim, yalan yalnızlıklar.
Yakamı bırakmadı bir türlü ayrılıklar
Öcünü dostluğa ver, ayrılıkla alamazsın.
Çaresizlikten bedenim diken dikendir
Düşmanlığım sevgiye kin ekendir
Cana can istemek daha erkendir
Bir gül gibi açmadan solamazsın.
Gel, ayrılık çekilmiyor güzelim
Kendime yabancı, sana hep özelim
Bu ayrılığa bir son verip ezelim
Beni can evimden vurup, ayrılamazsın.
BAŞA DÖN
Uyu sen güzelliğim, uyu da büyüt umutlarını
Sevgiye ve sensizliğe özlemi özümlesin geceler.
Varsa, sana uzanan ve küllenen sevdalarımı
Varsın donsun yürekte, biriksin acılar.
Sevgi deseler bir katara, düşsem peşine durmadan
Can güzel, acı çekilmez ve bir sille vurmadan
Yol güzel, çağ derin, bunca soru sorulmadan
Bir yanda, bir kanda, bir canda başlar sancılar.
Can güzelim, meleğim, ey özlemlerimin yücesi,
Bir can koydum uğruna, ölüm de nicesi
Bütünse varlığım, sevgim, umudum da hecesi
Yalan ve çirkin iğrenç, umut ve mutluluk yabancılar.
Uyuma, büyüt umutlarını yeter bu suskunluğun
Çağdışı, sorumsuz, hâl hatır bilmez miskinliğin
Gelecek aydın ve sevecen, kalsın küskünlüğün
Biter bir yerde, koşarsın mutluluğa, kalın acılar.
BAŞA DÖN
İşte, düşte, düşüncede,
Yorumlanır mı yorgunluk.
Duvarı ören usta,
Kerpici karan bilek,
Mazgalda delik,
Mangalda yürek,
Hiç yaldızlanır mı suskunluk.
Gönül gözüyle görmeli,
Can gönlüyle sevmeli, sevdiklerini.
Can vermeli, gönül verdiğin.
Taş-tuğla, nasıl örüyorsa duvarı
Nasıl sarıyorsa koca yapıyı canı gönülden
İşte öylesine candan ve içten
İşlemeli yüreğe söz dediğin.
Açılmalı penceresi yalnızlığın
Uçmalı bir güvercin kafesinden
Gönülleri, şiir şiir doldurmalı
Şiirleri, sevgi sevgi.
Çağlayanlar çağlamalı, çağıl-çağıl
İnlemeli evren gönül sesinden.
Coşkuya, sevince maya tutmalı umutsuzluk
Hiç hayra yorumlanmasın yorgunluklar
Duvarı ören usta, kerpici tutan bilek
Mazgaldaki delik
Mangaldaki yürek,
Yaldızlanmasın yorgunluk.
Kurtulsun balçıktan güneş
Arınsın acılardan ve kinden evren.
Diz çöksün sevgi önünde kötülükler
Sevgiler boy boy çiçeklensin
Açılsın gönül kapıları cennet bahçelerine
Sıyrılsın umutsuzluklardan
Mutsuzluklardan,
Saygıya selam dursun tüm güzellikler
BAŞA DÖN
Bir çağlayandım, çağıl-çağıl,
Aktım, katıldım göle.
İmrendim ırmaklara
Taştım, kapıldım sele.
Boz bulanık çağladım
Şaştı yörüngem ağladım
Umudu, sevgiye bağladım
Sözdüm, satıldım dile.
Ateş olsam yanardım,
Sevgi sanıp kanardım
Gider gönle konardım
Közdüm, atıldım küle..
BAŞA DÖN
[2] Bu Şiir Bestekar Ünal Türköz tarafından nihavent makamında bestelenmiştir.
[3] Halkevi 1977 Türkiye Birincisi