Loading...

Küldeste


KÜLDESTE KİTABININ TÜM ŞİİRLERİ
     
       
       
       
       
   
     
   

SUNU

Yükselecek Demirel, 1945'te Muğla'nın Göktepe Köyü'nde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta ve lise öğrenimini Muğla'da tamamladı.

1965'ten 1972'ye değin yerel ve ulusal gazetelerde çalıştı. Başyazı yazdı, Sanat Sayfaları yönetti. Halkevi ve Muğla Turizm Derneği yönetim ve etkinliklerinde bulundu. Bugün askeri gazino olan Halk Eğitimi Merkezi'nde, on beş günde ya da ayda bir sanat etkinlikleri düzenledi. Yöre kültür, sanat ve folklorunun tanınması için çaba harcadı.

1972'de Fethiye'ye kamu görevlisi olarak atandı. İlk görev yıllarında, daha önce yayınladığı GÜÇ Sanat Dergisi'nin izlerini yeniden yaratmak amacıyla Fethiye Sanatçılar Derneği'ni oluşturdu. Yine aynı yıl Fethiyeli şair Oktay Kuşkonmaz ile birlikte ilk yapıtı İKİ ELİN SESİ'ni yayınladı, şiir sergisi açtı. Fethiye Akdeniz Şenlikleri'nin yönetiminde, Fethiye Turizm Bürosu Şefliği ve Turizm Derneği'nde yönetici olarak görev yaptı.

1975'te ilk önce Marmaris'e daha sonra da Muğla Merkeze atandı. Memuriyeti, şiiri ve yayıncılığı birlikte sürdürdü. 1977'de İzmir Halkevi’nin yurt düzeyinde açtığı bir yarışmada, “BİR TUTAM ÖZGÜRLÜK” adlı şiiri ile birincilik aldı. Şiir çalışmalarını sürdüren Yükselecek Demirel, 1981'de ikinci kitabı DOST TÜRKÜSÜ'nü yayınladı.

1985'de Vergi Şefi oldu ve Yatağan'a gitti. Aynı yıl Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi'nin İş İdaresi Bölümü'ne kaydoldu. Bu zorlu maratonu da başarıyla tamamladı ve 1990'da mezun oldu. 1993 yılında Muğla Vergi Dairesi'nde görevli iken sanat çalışmaları nedeniyle emekli oldu.

Yükselecek Demirel, 1993'ün sonbaharın Gazeteci Rifat Kalakoğlu ile "DAMLA" Kültür Dergisi'nin yayınına başladı. Yedi sayı süren bu dergi yurt düzeyinde ses getirdi. 1994 yılında, yerel ŞAH televizyonunda “DAMLA SANAT AKŞAMLARI” adlı bir program başlattı. Kültür Sanat ve Müzik ağırlıklı bu program kısa sürede 166. sayıya ulaştı. Yöre ve yurt sanatçılarını bu özgün programda buluşturan Yükselecek Demirel. 1996'dan bugüne değin Muğla Gazeteciler Cemiyeti tarafından hep birincilikle ödüllendirildi.

Sanat çalışmalarını il içi ve dışında düzenlenen etkinliklere katılmakla da sürdüren Yükselecek Demirel, 2001 yılında “KÖZDEN KÜLE” adlı üçüncü yapıtını yayınladı. Şiir ve televizyon programları ile etkinliklere katılma koşusunu sürdüren Yükselecek Demirel, ezilmişliğini simgeleyen 4. yapıtı “KÜLDESTE” ile geliyor.

Evli ve üç çocuk babası olan Yükselecek Demirel, bir emekli rehavetinden uzak, daha çok koşmakta ve yorulmaktadır. Muğla Gazeteciler Cemiyeti Haber Merkezi Müdürlüğü görevinin yanında, televizyon programlarını ve etkinliklere katılma koşusunu sürdürüyor. Gönlündeki insan sevgisini, yazdığı aşk, sevgi, toplum ve evrensel sarılmaları simgeleştirdiği şiirlerle de yazın tarihinde iz bırakabilmenin huzurunu yaşamaya çalışıyor.

KÜLDESTE, canların kırılmamasının bir çağrısı.. Okundukça hüzün verdiği denli ders de verecek.

                                                                                                                                                     EKİN DURU
BAŞA DÖN







CAN KIRIKLARI (1)

Bir sızı duyarsan içinde,

Ağrıyan yanını arama hiç,

Bilemezsin, derindedir..

Sabırla yoğruldu acıların hamuru,

Bir damla karsuyu var, tutamazsın,

Kaskatı, yüreğinin yerindedir.

 

Aç yelkenlerini, gör sonsuzu,

Oralarda, bir yerdeyim..

Uzağını içimde görüyorum.

Sana uçmak sundu yüreğim,

Bir yanımda kor alev başkaldırmalar,

Bahara filiz sürüyorum

 

Sarsın devedikenleri, delsin postumu,

Gelince acılar oylum oylum,

Donanımlı bir savaşçı oluyorum..

Buzda mı yüreğin, sıcağım yetmiyor,

Sabun köpüğü sevginle gelme sakın,

İnan çıldırıyorum..

 

Savur, kumu kalsın tükenmişliğimin,

Yoz toprak bir gün kuma kavuşur.

Arkasından bora, fırtına, yağmur,

Aramızda bir giz kalsın bu sevda,

Soluğun kurşun soğukluğunda,

Bu yüceliklerden bir daha doğulur...
BAŞA DÖN

 








CAN KIRIKLARI (II)

Mum yakma, karanlık olsun,

Kov gözlerini, görmesin aydınlığı,

Yakarı yumuşatır kırgınlıkları..

Coşkunun hüzüne döndürdüğü yürek yerde,

Senin elinde bir çalı süpürge,

Ayaklarının altında can kırıkları..

 

Sağlığına kadehler adadığın,

Bu dünya, bu insan, bu aşk,

Kaç paradır anasını sattığım...

Çok daha ciddidir bilirim,

Doyulmaz muhabbetiyle sevdalar,

O son solukta tattığım..

 

Kırılsa da can, toz tutmaz yüreğin,

Kalın çuhalar ayıplar yalnızlığını,

Gözüm fal taşı, bakakalırım..

Bir ihanet uzantısı bakışların,

Aklımda “bir daha"nın özlemi,

Can kırıklarına takılırım.

 

Kırıklarıma dolan açılar kansın,

Sarıl uzak sensizliğime, aklan biraz,

Aranmadık, istenmedik sevdalar güldür.

Sonsuz işkencedeyim, çek al yanına,

Sevda adına vur beni,

Önce sev, sonra öldür beni...

BAŞA DÖN








 

KIRGIN

Kuş kanatlarında gezinen özlemleri,

Tutup, yüklenip gitmekti emelim

Bir daha dönmemekti,

Bakmamaktı arkama,

Ayrılacaktım...

 

Daha dilimde tadı ayrılıkların,

Kızıp, kırıp dökecektim dostlukları,

Tüm yalnızlıklar adına..

Uzatıp serçe parmağımı usulca,

Barışmamacasına bir daha

Darılacaktım..

 

Hınzır zaman, sanki kırdı öfkemi,

Bir hoşgörü sindi yüreğime,

Çirkinliklerin yerinde yücelikler.

Sanki yeniden yaratıldı evren,

Utanmasam kalabalık gözlerden,

Sımsıkı sarılacaktım...

 

Biliyorum, tadı yok bu boş yaşamın,

Anladım geç de olsa suskunluğunu

Sevdanın...

Bir suçlu olup, çıkıyor insan,

Uzanıp kollara, doymak sarılmaya,

Ateşinde yanıp, kavrulacaktım..

 

Bu fırtına, bora az diyorum,

Yürek sıcaklığında buz tutsam da,

En çok sıcaklığını seviyorum..

Yaslanıp kuş kanatlarına,

Alıp yalnızlığı yanıma umutsuzca,

Delicesine savrulacaktım...

 

Dilim dönmedi bir türlü,

Hoşgörü ve suskunluk adına, teslimim,

Bitkinim, yorgunum, halsizim.

Kıyıp mutlulukları sensizlik adına

Anmamak üzere adını,

Ayrılacaktım..

 

Biliyorum, dilekle gerçekleşmiyor düşünceler,

Biliyorum, umuda uzanmak boşuna.

Bırakıp tasalan, sevinçleri bir başına,

Sıvayıp kolları, çalıp yüreği taşlara

Toplanmak üzere bir daha

Kırılıp, dağılacaktım..

 BAŞA DÖN










SEVDAYA DAİR

Sevmelere yabancıyım sanki,

Haziran sıcaklığında olsa da içim..

Bir bakışta kuşlar gibi uçuyor,

Bir solukta şimşek kesiliyorsun..

Sonu gelmez arzuların tutsağı,

Ve,

Savruldukça büyüyen sevda oluyorsun.

 

Boş duygular bıraksın artık yakami,

Ben susadıkça sen susuyorsun..

Delişmen düşlere boş versem de,

Uçarı yalnızlığım duruyor sesinde,

Bil ki başımı döndürüyorsun...

 

Yakına bile özlem duydum hep,

Olmayacak sevdalar düşledim..

İçimde çoğalıp, artıyorsun..

Söndürmez bu ateşi bunca denizler,

Oysa sen bir solukta söndürüyorsun..

 

Yaklaş yalnızlığıma, al yanına yüreğimi,

Yıldız yıldız büyüleyen güzelliğinle,

El değmemiş gibi duruyorsun..

Seviyorum böylesi özlemleri, İçim içime sığmıyor,

Sanki sırat köprüsü ellerin,

En çok gözlerinle öldürüyorsun..

 BAŞA DÖN









SİTEM

Olmuyor, sensiz olmuyor,

Buluşmaya görsün trenler dolusu sevdalar,

Aklımda sitemin, sevin,

Tutkunum sağduyulu isyanlara,

Kafa tutmalara açık yüreğim..

Yazık deseler ağlarım,

Döner giderim çağıranlara...

 

Yükümü sorma, hep bildiğin,

Cana can verip, sevdiğin,

O sevdadan haber mi var?

Gel gör, nasıl işkencede insan,

Bir sancı gelip, çöker yüreğime,

Geçersizdir yaşadığım, sen olmasan...

 

Sanma ki, ayrılıktadır olumsuzluklar,

Sevgiye, soluğa sanki ne kaldı?

Bir orman sessizliği içim,

Ama paylaşılmıyor gözyaşları..

Düşlemek ölümü, özlemi,

Tutunmak, bırakmamak savaşları..

 

Bir bilsen uzaktayım,

Kilometreler seni taşımaz utanırım..

Çıkmaz sokağımda soldu güneş,

Umut ve aydınlıktan haber yok..

Olmasa çekilmez bilirim bu sevdalar,

Bilirim gerçek değil bu görüntüler,

Yoksa elime uzanırdı o dağlar..

 

Olmuyor işte, olmuyor,

Gel gör yarattığın paramparça yüreği,

Gel gör, bir anda neler oluyor,

Ve gel gör yorulduğumu yaşamaktan..

Sahi şimdi ben nerdeyim,

Sevi yok, umut yok, kederdeyim,

Vazgeçiyorum artık seni taşımaktan..

BAŞA DÖN








 

ÖLÜMSÜZLÜK

Ne zaman güneşi şaşırsam, gözüm seğrise,

Umut sendedir diye yürüyorum..

Tutunduğum doğrulara uzanan çizgide,

Şaşırsam yolumu, teklese yüreğim,

O mayınlı geçitlerde,

Tel tel dökülüyorum..

 

Sabır sarılası bir can gibi,

Sanki belli sonsuzdan geldiği,

Sabır ve sen aranızda şaşıyorum..

Beklemeler erdemine göçse de gönül kuşum,

El etse de bulut bulut beni çağıran,

İnceliğine, gönül yüceliğimi taşıyorum.

 

Yalnızlığa kurgulu bir sabah düşün,

Bir yanda kahır, çaresizlik bir yanda,

Buz tutmuş içim dışım, üşüyorum..

Kırsam diyorum zincirini uzanmaların,

Yalnızlığa binbir lanet içimde,

O duvar gözlerini geçmeyi düşünüyorum..

 

Bırak çoğalsın ellerin, yoksunluğa inat,

Binlerce gözden salt beni göreceksin,

İçime öyle doğuyor, öyle umuyorum..

Tek başına yaşanmıyor, sevinçler, tasalar,

Beni alıp dipsiz bir kuyuya atsalar,

Ölümsüzlüğü sende buluyorum...

 BAŞA DÖN














SENİNLE OLMAK

Sarıldıkça sana, tuttukça ellerini,

Hoyrat duygularım hep savruluyor.

Koştukça sana, çarptıkça yüreğim,

Susuyor dudaklar, renkler uçuşuyor,

Sevdikçe seninle oluyorum..

 

Seninle olmakmış meğer özlem,

Anlamsız bir ayrılık yaşıyorum..

Seninle ve senden uzak..

Bir uçurum belki yaşadığım,

Soludukça seninle doluyorum...

 

Bırakma tut ellerimi,

Sevgi alevdir, yeldir,

Geçen zamandır kaybolan..

Bir dipsiz kuyu gözlerin,

Gözlerinde kayboluyorum..

 

Sen varsan bu yaşamda,

Tüm değerlere boşvereceğim..

Gözlerindeyse evrenin tüm renkleri,

Onlarla sana ereceğim.

Unutma, sevgi sonsuz ve doyumsuz,

Yaşadıkça seni soluyorum...

 BAŞA DÖN









AVUNTU

Kesişse de doğrultuları çizgilerin,

Büyüse de çile kuyrukları,

Bunu zamana veriyorum..

Sırtlansam diyorum sevgi pınarlarını,

İçsem, kansam, durulsam.

Gözlerin pranga, yüreğin duvar,

Gitgide eriyorum..

 

Arada sevgiler olmasa, istemem,

Geçmem bir daha ara sokaklardan,

Hiç sanma çiçek deriyorum..

Hınç, öfke kapladı bu yüreği,

Ağlama duvarı sanki bu yalnızlık,

Sensizlik sindi içime bir bilsen,

Acıları sonsuza gönderiyorum...

 

Sahi, yaşamak görmekti kastımız,

Uzanmaktı erilmeze, tutunmaktı,

Erdeme ermekti diyorum..

Kapılar kapandı yüzüme,

Ağlasam yakışmaz, yakarsam boşuna,

Alıştım yalnızlığa,

En çok sensizliğe lanet ediyorum..

 

Zamanı harcadık ustaca, aşkolsun,

Sevgiye yer, mekan kalmadı..

Uçan yalnızlık hep sessiz,

Ama ben seninle oluyorum..

Boş versem de isyanda tüm sevdalar,

İki gözüm çeşme değil,

Ben bulutlarla ağlıyorum..

 

Kesişsin doğrular, yitsin duygular,

Uğrular gelip geçsin kapımdan,

Umurumda değil, seviniyorum..

Anlamsız uzanmalara yabancıyım,

Ermiyor aklım uslanmazlıklara,

Boş kalsa da ellerim,

Bil ki seninle avunuyorum..

 

Çağır sensizliğine, uzat ellerini,

Sen yanımda, canımdasın,

Bil ki cennet ekiyorum..

Geleceğin gün gibi açık,

Yanı başımda sen,

Uzatmalar yaşıyor içim,

Ve ölüm bile varsa aşkın ucunda,

Zamanı iple çekiyorum..

 BAŞA DÖN











ZAMAN USTASI

Yağmur bulutlarını hiç sevmiyorum,

Islatır silüetini yalnızlığımın,

Çakışması ve sevişmesidir bu yıldızların..

Taşa tutmalı soysuz ihanetleri,

Galiz küfürler inciltmeli zamanı,

Ölüm, en yavaşıdır hızların..

 

Zamanı işleyen bir usta olmalı,

En olmadık yerinden vurmalı onu,

Yerleşmeli bir bir can kapakları..

Cana sağlık bir şarap bağlarda,

Akmalı sülün gözlü sevdalar,

Mutluluğa su vermeli asma yaprakları..

 

Anlamsız şiire, şarkıya değil küskünlüğüm,

Ortada bir ten, bir can olmalı,

Sevmeli, yürekten sevdiğin..

Hızır'a günah yazmak Tanrı bilirim,

Kavuşur sevdiğine özlem duyanlar,

Sor neden gelmez senin istediğin..

 

Yağmur bulutları hüzün taşır sonsuza,

Damla damla işler içine, iliğine,

Yalinyapıldak kala kalırsın..

Aldırma sonu hep böyledir sevmelerin,

Yok gibidir acılar,

Gün gelir, hiç yaşanmamış sanırsın..

 

Bir yerde, uzaklarda, seninleyim,

Bilmem kaçıncı boyutta, nerdeyim?

Biliyorum, olanları unutacaksın..

Aldırma zır deli bu gönül,

Oralardan el sallama hiç,

Sevgiye hangi ellerinle tutunacaksın

 BAŞA DÖN











CAN PINARI

Çatlasa da toprak ve can,

Yapışır, tutunur yaşamaya..

Yakar kor alev can pınarını,

Gör o zaman acısını külün..

Suyu emenin toprak olmadığını,

Koklayınca anlayacaksın o solgun gülün..

 

Kanadı kırık bir serçe düşün,

Düşe kalka uçar zamandan ötelere,

Çığlığı yaşama sarılı kuşun..

Vız gelir zaman aşımlı sevdalar,

Ağrı ve acı yüklenir sırtına,

Direnir ölüme, başında o yokuşun..

 

Bilinir ki, yol bitmiştir,

Yok olmanın sonsuzudur o çizgi,

Bir ucu yüreğe saplanan..

Dört işlem bile çivi tutmaz,

Kafa tutar denklemlere gerçek,

Sonuç tamdır, doğrudur hesaplanan...

 

Bir kuru gülüş kalır dudakta,

Erir gider, düşer sevgi damlaları,

Bulmak istesen de arayamazsın..

Tükenmiştir yüreğinin mumu,

Gölgeleri saran bir bulut olduğumu,

Ne yaparsan yap, anlayamazsın..

 

Sonsuzluk bulutuna dolandığın gün,

İçinde firtinalar kopacaktır,

Küllerimle yüreğini dağlayacaksın..

Eşeleme küllerimi, acıtma boşuna,

Can tende değilse neye yarar,

Gözlerinle değil,

Yüreğinle ağlayacaksın...

 BAŞA DÖN











EZİNÇ

Bekle de gör sabrı, ürünü nedir,

Ermeden, dalımdan kopabilirim..

Ah! Yörüngem bu değilse nerdedir,

Kaybettim yolumu, sapabilirim..

 

Karardı içim, tuttum nefesimi,

Durdu hınzır zaman, kesti sesimi,

Kursağımda bıraktı hevesimi,

Ben de şaştım, kime tapabilirim..

 

Savursa yellerin bir çöle beni,

Ezincin rezil etse ele beni,

Atsa sevdan bir dipsiz göle beni,

Boğulmam yaşarım, yapabilirim...

 BAŞA DÖN











DÜŞ VE GERÇEK

Araladım çirkinlikleri, sevgiye doysun diye,

Bir zifiri karanlıktı gördüğüm..

El ele koşmak vardı sevinçlere,

Görmeye alıştım, barıştı ördüğüm,

Gecelere uzanırken, güneş batarken...

 

Sanma ki hep geçer akçesin,

Eşin menendin yok sonsuza kadar..

Çok sular geçer altından, bilemezsin,

Zaten sessizliğe akar bu ırmaklar,

Yaslan gönüllere, etin kantar tutarken..

 

Hayra yor düşlerini, rengi sevda olsun,

Hep sevmek suçu işlemelisin.. İnsanca olmalı hep büyümeler,

Sevda varken sıratı es geçmelisin

Kutsal özlemleri düşün, yatarken...

 

Arın küskünlüklerden, sarıl sevgiye,

Katık olsun ekmeğe sıcaklığın,

Aslına döner çirkinlikler, yönelir güzele,

Zaten ne ki sonsuza bıraktığın,

O doyumsuz toprak seni yutarken...

 BAŞA DÖN











KAN TUTMASI

Harmanladım içimde sen yüklü ormanlar,

Anladım gizini, insanı güzel edeni..

Tutamam bu koşuda dertli olanları,

Dört bir yanım prangada, bu dert yutar beni..

 

Tanrısal bir melodiye kurulu tellerim,

Yarım kalmış sevdalara uzanır ellerim,

Yüreğim buz damı, solmuş, dökülmüş güllerim,

Tut ellerimden bırakma sakin, kurtar beni..

 

Sitem edemem sana, sızlayıp ağlayamam,

Hiç kimselere güvenemem, bel bağlayamam,

Gün gelir küle döner bu yürek, dağlayamam,

Söner ocağım, o bir solukta satar beni...

 

Çeksem tetiği, bir vursam böğründen zamanı,

Yalnızlık, çaresizlik dertlerin en yamanı,

Ben çekerim sızımı, istemem anlamanı,

Zaman nasılsa bir fırsat bulur, atar beni

 

Taparım sevgiye, dar gömlek olsa giyerim,

Kanar, yanar içim, sızlar yırtılır ciğerim,

Kan denizinde kalmışım, acır her yerim,

Çekme şu yaramdan elini, kan tutar beni....

 BAŞA DÖN











BİR DAHA ÖLMEK

Ne zaman,

Duvarlara tutunmuş bir kelebek görürsen,

Bil ki,

Kanatlarının rengindedir yüreğim.

Kanat çırpmaktadır,

Diklenmektedir ters yüz olmuş zamana,

İçin için ağlamaktadır.

Ağılarla dolacaktır için,

Renklerle sarmaş dolaş dört bir yanın.

Seğriyen gözlerimle seni göreceğim....

Boynu bükük kalmışsa umutlar,

Bil ki,

Ben uçan o kelebekle güleceğim..

Geleceğimi sanma boşuna

Kırık bir kadeh kalacak elinde,

Acılı çığlıkların kulağımda,

Ben bir daha öleceğim..

 BAŞA DÖN











KÜLDESTE

Bu ten yanmış sıcağından,

Ateşinden, ocağından,

Mis kokulu kucağından

Fırlamış bir desteyim..

 

Dipsiz kuyulardan sesim,

Öteye yetmez nefesim,

Yazanı meçhul bir isim,

Tanrısal bir besteyim..

Can kırıktır, yanar içim,

Yakarmalar biçim biçim,

Üstümde taşlar, toprak, çim,

Savrulur bir KÜLDESTE’yim...

 BAŞA DÖN











SOLUKSAVURAN

Ölümün uğrak yeri, bir can pazarındayım,

Sorumsuz bir soluksavuran oldum,

Yaşamayı hiç canım çekmedi;

Karadelikler yarattım, durup dururken..

Gönlüme bir kalıp buz düştü,

Dondum, tutundum sarkıtlara

Koca evren karşımda yanarken..

 

Kalbura döndüm, kurşunlar acımasız,

Yeşile özlem duyan, kuru dal gibiyim.

Tanıdık rüzgârdı başımda esen,

Baş edemedim, isyansa para etmiyor,

Bildiğim uçurumdu, sonuna geldiğim..

 

Özensiz bir yapıyım, çatladı taşım toprağım,

Elim ayağıma dolaşıyor, yürüyemiyorum;

Uzağı özleyen türküler dilimde,

Bilmem kaçıncı boyutta aslımın aynısı,

Çağırır kucağına yapay can bulutları,

Dilimin ucunda, söyleyemiyorum..

 

Önce fer silindi gözlerden,

Ayaklar taşıyamaz oldu can suyunu,

Hasadı bol tarlalarda,

Önü alınmaz bir bağbozumu başladı.

Ezelden bu güne yaşarız bu oyunu,

Yemkirerek izlenir gidişi bu kervanin,

Hıçkırdı kimi, kimi alkışladı..

 

Finalidir bu, kavgaların, sevişmelerin,

Felsefesi bile yavan olur..

Yoktur artık, çırpınası eller,

Dermansız dizler aranır dövülesi,

İhanetler bile sevilesidir,

Göz açıp kapayana hepsi yalan olur..

 BAŞA DÖN









GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ...

 BAŞA DÖN











GEL

Haberini aldım mutsuzluğun

Sanki içine sinmiş umutsuzluğun,

Sana yakışmayan unutulmuşluğun,

Üstüne çıkarsan çık, in de gel...

 

Beklemek sabırdır, ördüm onu,

Sanki sevmenin ölüm sonu,

Bil ki güzelim, bil ki şunu,

Ateşini yakarsan yak, sön de gel...

 

Bu bağır bende taş oldu,

Özlemin gözümde yaş oldu,

Ha yokluğun, ha ölüm eş oldu,

Başına takarsan tak, dön de gel.

 

Sana eğilse de başlar,

Bana gül olur attığın taşlar,

Boşa gitmesin akan yaşlar,

Gönlüme akarsan ak, önde gel.

 

Bir umut ol, gel yanıma,

Güç ol, gir etime, kanıma,

Gel de değer biç canıma,

Kime bakarsan bak, o yönde gel..

 

Sızlatma, o bir candır,

Tene ten, kana kandır,

Özlemin kuruttuğu ozandır,

Bakarsan sevgiyle bak, o günde gel...

 BAŞA DÖN











YALAN

Düş ülkesinde gördüğüm,

Gelir, olur kördüğüm,

Cana can ömür sürdüğüm,

Gerçek değil, bir yalansın..

 

Ve seviyorsam gönülden,

Çiçekten, ağlayan gülden,

Eksiliyorum ömürden,

Yollarımdan yıl alansın..

 

Sevgi yakınsa diyorum,

İkiyi, bir ediyorum,

Ben yürekten seviyorum,

Beni derde salansın..

 

Söyledikçe hep yalan,

Beni dertlere salan,

Hep kendi kendiyle kalan

İnan bir özge baransın..

 

Sende bıraktım kendimi,

Ak göğsünden indiğimi,

Gönülden sevdiğimi

Hem bilen hem anlayansın...

 

Aktın, sular seller gibi,

Baktın yaban eller gibi,

Ve canımı beller gibi,

Uzaktan el sallayansın..

 BAŞA DÖN











SEVGİYE KURŞUN

Bana özlemi bağışlamıştınız, çekiyorum

Siz daha güçlü, daha dinç kaldınız yaşamaktan..

Bana sabır güzeldir demiştiniz, çekiyorum,

Oysa sevmeyi unuttunuz, sevdiklerinizi kurşunlamaktan..

 

Sorun gözlerimde değil, çözüm istemez duygularım,

Beni çıkmaz bir sokağa itti gözleriniz, yanıyorum..

Yok oldu zulmünüzde bunca emelim, saygılarım,

Sizi hiç bilmediğiniz güzelliklerde arıyorum..

 

Dört kardeştiler, sevgileri kurşuna dizdiler,

Uyanınca ışıl ışıl ışıdı gözlerim..

Diz çöktü önümde kurşun yaralı sevgiler,

Özlem denizinde kalakalmışım, sizi özlerim..

 

Fal açtınız gözlerime baka baka dün,

Ellerimi avuçlarınıza aldınız, sıcaktınız...

Unutacaktık tüm olanları, ama bir gün,

Bu kuru sevgiden siz de bıkacaktınız..

 

Fal yalan söylemedi, insanlar gibi değil,

Sanki kararlaştırdığımız gibi oldu yaşamak..

Elleriniz avuçlarımda kaldı, yüreğiniz değil,

Büyüklük değildi, zamanı kurşunlamak..

 

Bana güclü olmayı öğretmistiniz, ecel yenmiş sizi

“Saç ağarsa, yaş kurusa ölmem” diyordunuz..

Kim bilir hangi dağın bir kurdu kemirir kemiklerinizi,

Belki çıkmamış dişlerinizle, ısırmayı öğreniyordunuz..

 BAŞA DÖN











DÖRTLÜKLER

Batıdan doğabilir güneş bir gün, inanmalısın,

Eksiksin sevgice, insanca tamamlanmalısın..

Dünyanın ezgisine kaptırma gönlünü birden,

Sen yücesin, sen her şeysin, dayanmalısın..

 

İnsan biter, umut tükenmez bu alemde,

Kırılan yürek eklenmez bu alemde..

Derviş bile olsa kökünde nicelerinin,

Kuru bir sevgi için beklenmez bu alemde.

 BAŞA DÖN











BOŞLUK

Uzaklara bakar bakar ağlarım, çocuklar gibi,

Sanki taaa oralardan birini bekliyorum..

Umudu tüketmiş, son nefesi veriyormuşum gibi,

Kadehin biri bitmeden birini ekliyorum.

 

İnsan bu, keder tekkesi, dert yüküdür,

Kimi zevk sarhoşu, kimi üzüntülüdür..

Kim yazmış, nasıl okunmuş, ne biçim türküdür,

Gelecek mi, gelmeyecek mi, sanki boşa bekliyorum...

 BAŞA DÖN











AYNALAR

Kimi aşksız edemezmiş,

Ben ekmeksiz..

Gülmedik günü yokmuş kiminin,

Oysa benim güldüğümü,

Kimse görmemiş..

 

Bir ayrılıktan almışım nasibimi,

Bir de olmadık yerime saplanmış,

Amansız hançeri zamanın...

Öksüz kalmışım can panayırında,

Kinini duyarım hep yalnız kalmanın...

 

Fallar yalan söylemiyor aslında,

Umut, avut çizgilerimde yürüyen bir eldir.

Sevemedim doyasıya güzellikleri,

Saramadım güzelleri,

Bilmem bu yaşamın neresi güzeldir?

 

Kimi aşksız edemezmiş,

Ben ekmeksiz..

Fırtına ekmişim boşluklarına zamanın,

Gülmelerde payım olmadı hiç,

Güldüğümü kimse görmemiş..

 

Her çağda karmakarışıktır insan,

Göründüğünden farklıdır dünyalar..

Ağlasa güldüğünü görür,

Yaşasa öldüğünü,

Bakmışsınız ters dönmüş bütün aynalar...

 BAŞA DÖN











ZAMAN ÖTESİ

Kim bilir nereden gelecek o beklediğim ses,

Beni o asırlık uykumdan uyaracaktır..

Uzanan gök mavisi soluklara bir nefes,

Bu uzanış olumsuzca, kim bilir nereye varacaktır..

 

Ellerimi sana açtım ben, Tanrı dururken,

Gözlerimde şavkın, sen içimde güneşlenirken,

Ellerimde en güzel mevsim, seni beklerken

Kim bilir bu sabrın sonu neye varacaktır?

 

Bir çağ başlamış bakışlar ötesi dünyalarda,

İnsanlar mermi içinde yüzermiş aynalarda,

Bir gün benim çaresizliğimi anlar da

Gelirsen milyonlarca yıldız kulum olacaktır...

 

Sana yıldızlar ötesinden yazdım bu dizeleri,

Senin aşkın için kurdum bunca füzeleri,

Gök kubbede zaman tanımadan aştım niceleri

Geç kalma sakın, gözüm hep yolda olacaktır..

 BAŞA DÖN











KIŞLADA BAYRAM

Bu kuru soğukta ölümüm ilk değil,

Son da olmayacak belki...

Nice bayramlar gördüm ben,

Urbalı, urbasız, renkli, renksiz,

Bezgin binlercesi yaşamından,

Kiminin gönlünde uzakça bir umut,

Kimi dert yanar yaşadığından..

 

Atış poligonunda üç kez kükredi rüzgâr,

Soğuk soğuk, buz gibi esiyordu,

Bir yerleri kanıyordu uzakta bir kişinin,

Bir yerleri, bir yerlerini arıyordu..

 

Esas duruşlu mektubumu almışsındır.

"Süngü tak"taki resmimi..

Sana yolladıklarımın en güzeliydi,

"Marş marş”larım..

Ama bayram bugün, burası uzak sana,

Kışlada bu kadar olur bayram,

Bu kadar ağlar, bu kadar gülebilir insan...

 

Az sonra komutanlar gelecek,

Her şey güzelleşip, renklenecek..

Oradaymışım, yanındaymışım gibi geliyor.

Az sonra boynu bükük,

Komuta kulesinden,

Bayram bayram sesler duyacağım,

Gözleri Çalılıktepe'de binlercesinin,

Ben senin yanında olacağım...

 

Komuta kulesinden askerce kutlanışı bayramın,

El sıkışlar askerce, dimdik.

Ama ağlamak askerce olmuyor, ne yaparsın,

Düşünce kervanında boynu bükük bir melek,

Ya da uzakta bir sevgiliye taparsın..

 

Bu kuru soğukta ölümüm ilk değil,

Son da olmayacak belki.

Ama askerce ağlamak güç oldukça,

Şarjör gibi boşalamıyor insan...

 

Tavşantepe'de bitti bayram az önce,

Nice gözyaşları döküldü toprağa,

Komuta kulesinde, şarkılar kesilir gibi,

Adam kesilir gibi kesildi ses..

Ve bilmem kaçıncı bayram sensiz,

Sana uğurladım bir top güllesinden..

 

Kışlada bu kadar olur bayram,

Bu kadar ağlar,

Bu kadar hıçkırabilir insan...

 BAŞA DÖN











DÖRTLÜKLER

Ne sana muhtacım, ne de sevgine,

Köşe başlarındaki dilencilerden değilim..

İsyanım sanadır, ezgine, sövgüne,

Satın alınır eğlencelerden değilim..

 

Ateşine düşsem, yansam, kül olsam,

Basacağın toprak yerine ben’imdir..

Değmez bu soysuz duygularla özlem

Bu evren ne senin, ne de benimdir..

 BAŞA DÖN











BİR TUTAM ÖZGÜRLÜK

Sarıldım sevdiklerime,

Bastım bağrıma, canı yürekten

Hor görülmüşlüğümüz,

Ezilmişliğimiz,

Kelepçe bileklerime..

 

Ve orta yerinde insanlığın,

Bir kara yılan,

Bir kara evren,

Bir kara dünya.

 

Ağlama demir yürekli sevdiceğim

Bir gün elimde,

Can damarı insanlık düşmanlarının

Soluğumda güç,

İliğimde üç damla özgürlük

Sana geleceğim..

 

Gecekondu gecelerini bilirim ben,

Bilmez çoğu bunca güzel yaşamayı,

Tütün tarlalarının

Sele diplerinde yatması güzeldir,

Tatmamıştır bunca kişi güzelliği..

Tut gözyaşlarını sevdiceğim,

Elimde bir tutam özgürlük,

 

Ekmek-aş,

Yumruk-taş,

Sana geleceğim..

 

Müslümanız oysa,

Şehadetlerin en güzeli dilimizde.

Tanrı, bizimle Tanrı,

Din-i İslam bizimle büyük..

Ve sicak ekmek, sıcak aş görmeyen

Mideme yuh olsun.

Sıcak su, sıcak katık görmeyen

Evime, evinize, evlerinize yuh olsun.

 

Ben bu çarkın bilmem kaçıncı dişlisi,

Kopuyor, kırılıyor muyum,

Kopuyor, kırılıyor muyuz,

Kopuyor, kırılıyorlar mı,

Elhamdüllillah müslümanız

 

Ben tütün tarlalarının,

Sefilliğini bilirim diz boyu.

Sabahın alacakaranlığında,

Gencecik gençliğim ayaklanır.

Daha uyanmamış bunca yaratık,

Ellerde reçinesi tütünün,

Yağları çarkın,

Kırıkları dişlinin,

Ve ayaklarım, diz boyu sefilliğim

Toprağın kokusunu tanır...

 

Sıcak su görmemiş yüzüme,

Yuh olsun..

Sıcak aş, sıcak katık, Sıcak ekmek görmemiş

Canıma, canınıza, canlarına

Yuh olsun..

 

Müslümanız oysa,

Şehadetlerin en kutsalı bizde,

Allah bizimle Allah,

Din-i İslam bizimle büyük..

 

Müslümanız oysa,

Bilmem kaçıncı dişlisiyiz bu çarkın.

Sıcak aşa-ekmeğe

Eşe-dosta,

Selama-sabaha hasret çeken

Yüreğime, yüreğinize, yüreklerine

Yuh osun..

 

Ve bekle beni sevdiceğim,

Bileğimde çelik bir yumruk,

Yüreğimde,

Bir tutam özgürlük,

Sana geleceğim..

 BAŞA DÖN











YÖREMDEN

 BAŞA DÖN











GÖNLÜM

A benim çocuk gönlüm,

Sevdadan yana uçuk gönlüm

Muğla, Muğla olalı görmedi

Böyle bir kaçık gönlüm..

 

Menteşe Beyiyim, Ferayi'ye tutkunum

Gökova'da bir gemi, Yaylada uçkunum

Sevda çekmekten yorgunum, bitkinim

Yılanlı dağında ayran içmeye kaşık gönlüm.

 

Ula'dan bir kuş uçar gider ötelere

Köyceğiz’den, Fethiye'ye, Kemer'e,

Gül yağmış Yunus Nadi'den Seydiler'e

Muğla'nın özüne hayran, aşık gönlüm..

 

Denizlere doyamam, saymakla bitiremem

Marmaris, Datça, Bodrum, sonunu getiremem

 Yorgun gönlümü Güllük'e götüremem

Devrant'tan geçerim, yokuşlara alışık gönlüm

 

Yatağan'ı, Milas'ı görme istersen

Göktepe'ye, Kavaklıdere'ye git gidebilirsen

Bir yanda orman-deniz, bir yanda sen

Doyamam sevdana pek karışık gönlüm...

 

A benim çocuk mu çocuk gönlüm

Neşeden, sevdadan yana uçuk gönlüm

Muğla, Muğla olalı

Görmedi böyle kaçık gönlüm...

 BAŞA DÖN











MARMARİSNAME

Bir çift güvercin uçsa Bozburun'dan öte,

Gönlüme kazınan sevgisiyle Marmaris'e doğru..

Aladağlar sevdalanır, tutulur yeşile,

Orhaniye'den Hisarönü'ne akar mavinin en koyusu,

Turunç'da denize düşen yıldızlarla el eleyim,

Cennet Adası'yla can canayım,

Alı baldan tatlı, bu sevda bitmez..

 

Tanrı bir cevahir işlemiş özünden,

Gerdanında pul pul, yakışır mı yakışır,

Gizeminle büyüler evreni varlığın.

Alır güvercinleri, uçurur pencerenden bir bir

Görmeyen, görkemini nerden bilebilir

Adın ilk görenin gönlünde ışır,

İlk görenin gözünden bir daha gitmez..

 

Yöremin ve yörüngemin incisi güzel,

Adına, tadına varan bilir gizini..

Seni özümser antik tanrılar bile..

Amazon kesilir tüm kızları Lidya'nın,

Alışılmamış sevdalara sarar benzini.

Uzaklardan selamı var Prenses Ada'nın,

Bağrına bastıkların suskun, neden işitmez?

 

Bir mühür gibi kazıdım adını gönlüme

Marmaris dedikçe ürperir, bir hoş olurum,

Kilim dokurum yeşilinle, destansın okurum..

Alışılmamış sevdalar sarar da dört yanımı,

Yanar, özleminle tutuşur yüreğim..

Bu ateşi su söndürmez, buz fayda etmez,

İnan güzelim, bu sevda hiç bitmez..

 BAŞA DÖN











GÖKTEPE

Çocukluğuma dönsem, dönebilsem,

Güney Dağı'ndan başlar yolculuğum.

Altı Gökciğer, Aynalı,

Asar Kaya bir yanda,

Ucunda uçurum..

 

Doğmuşum ya Göktepe'de,

Bir hoş olurum anımsadıkça

Bir kuşak gelip geçmiş, Biz gelmişiz arkasından..

Boşalmış Göktepe göçlerden,

Kalanlar yaşlı, gidenler gençmiş..

 

Demircioğlu demişler adımıza,

Şanımızla övünmüşüz..

Eğitmen ve aydın babamız,

Anamız iki eli böğründe,

Yoksulluk belimizi bükmüş, dövünmüşüz..

 

Yillar yılları kovalamış da,

Kaçıp giden sevdaya tutunamamışız..

“Adam" olalım diye diye,

Ele-güne, açık ve pak alınla,

Yoksulluktan utanmamışız..

 

Çocukluğumu bir Sinnecik bilir,

Bir de Kurudere, Irmeşe..

Yürümüşüm Oyuklu dağında, yalın yapıldak,

Gün yirmi dört saat,

Sabah-akşam, pürneşe..

 

Bedir'ler, Zorlular, Şahbazlar,

Daha onlarcası yüzlerine baktığım..

Adlarını bile unuttum şimdi,

Acı akmasını tütünün, birlikte tattığım,

O insanlardı, geride bıraktığım..

 

Ahmet Ağa'ydı, saydığım, sevdiğim,

El-etek sürüp, gördüğüm..

Kızına yanmışız ya bir yol,

O yola koymuşuz ya başımızı..

Bırakmadı bizi korku

Acılara boğdu, aşımızı, aşkımızı..

 

Sabrımın ar damarını patlatan,

Ve karpuzu kavunu çatlatan,

Bir İkizhasan Pınarı vardır yolumda,

Alip gelini o ellerden,

Getirdim yoksulluğuma,

Şimdi kelepçe kolumda..

 

Bir Göktepe öyküsü yaşadığım,

Alın terine, sevgisine taptığım..

Naldöken yolunu unutamamam,

Bir de gülemeyen binlerce yüzü..

Akmayan suyu, geçmeyen sözü olsa da,

Sılamdır, başıma taç yaptığım..

 

Ayrılık gelip çattı bir gün,

Ağlamak ne ki, hıçkırdım..

Yarım yüzyıl geçti de,

Özleme yetmedi onca selam,

Nice dostu, seveni kırdım..

 

Çift çubuktu çocukluğum,

Çamurla yıkanan urbalarım,

Ve yalınayak suskunluğum..

En kötüsü sıvanmak yoksunluğa,

İşte hep o yüzden ağlarım..

 

Göktepe aslım, neslimdir, silemem,

Bir özge varlıktır içimde yaşayan,

Gidip, görmesem de, “yok” diyemem..

Kimliğim onunla süslü, ana adım o,

Doğrultum ondadır, yalan söyleyemem..

 

Yaya bir günlük yolculuğun adı,

Gelir geçer, hiç bilemezsin..

Nasıra takılsa da ayaklar,

Doyulmaz yüceliktedir tadı..

Alnımızda bir çizgidir kapkara,

Ne yaparsan yap, silemezsin..

 

Ağlansa da, gülünse de,

Göktepe evrensel bir evdir..

Benim doğup, çoğaldığım,

Emdiğim, memesini sömürdüğüm,

Sevgisi sonsuz, cüce bir devdir.

                            BAŞA DÖN




























































Abdullah Demirel Menteşe/Muğla
+90 5059150004